Değersiz yalnızlık
Önceki gün, TÜRKSAT platformundan çıkarılan televizyon kanalını izliyorum. Daha doğrusu, radyodan dinliyorum. Uygun frekansı bulduğunuzda, siz de dinleyebilirsiniz... Malum ikilinin “al gülüm ver...
Önceki gün, TÜRKSAT platformundan çıkarılan televizyon kanalını izliyorum. Daha doğrusu, radyodan dinliyorum. Uygun frekansı bulduğunuzda, siz de dinleyebilirsiniz...
Malum ikilinin “al gülüm ver gülüm” programı...
Hatırlayacaksınız:
Biri akademisyen... Hani, Tevrat’tan meseller aktararak Erdoğan’ı ölümle, Türkiye’yi de “bölünmekle” tehdit eden şahıs... Şu sıralarda sürekli halkı eleştiriyor. Halkın niteliksizliğine, seçme beceriksizliğini, eyyamcılığına vurgu yapıyor. Mizah yazıları yazdığı için, sabuklamalarını “herhalde şaka yapıyor” diye geçiştiriyorsunuz. Hayır, şaka yapmıyor. Nişantaşı seçkinleri gibi, halkı cehaletle ve tutarsızlıkla suçluyor.
Diğeri İslamcı sosyolog...
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ağzından demeç uydurmuştu da, rezil olduğuyla kalmıştı hani... Özür dileme yürekliliği bile gösterememişti. “İhaleci” kimliğiyle de tanınıyor. İhale aldığı dönemlerde “ağlayan hoca” diye tahfif ettiği Fethullah Gülen’in, şu sıralarda en sağlam, en sahih, belki de en kararlı savunucusu. “Anavatan Amerika’dan mı bildiriyorsun?” diyerek, program arkadaşını satmışlığı, yani küçük çaplı bir “lapsus”a yol açmışlığı da vardır.
İşte bu ikiliyi dinliyorum...