Devlete değil, Diyarbakır’ı Beyrutlaştıranlara şarla...
"İnsanlar ölüyor, sen iki adet taş yığınının derdindesin...” Kurşunlu Camii’yle ilgili yazdığım yazıya gelen “müşteri” tepkisi bu sözlerle başlıyor... “Okur”...
"İnsanlar ölüyor, sen iki adet taş yığınının derdindesin...”
Kurşunlu Camii’yle ilgili yazdığım yazıya gelen “müşteri” tepkisi bu sözlerle başlıyor...
“Okur” diyemiyorum... Kendisini “müşteri” kılmış ve bir klavyeye sahip olmak dışında ayırıcı vasfı bulunmayan, üstelik Türkçeyi kafasını gözünü yararak kullanan ve ancak “paylamak” için bir yazarla diyaloga geçen kanaat sahipleri türedi...
Dalga geçilmeyeceğini bilsem, “eski zamanların terbiyesi” derdim.
Eski zamanların terbiyesi kalmadı, evet...
“İki adet taş yığınını önemsediğiniz kadar insanları da önemseseydiniz bunlar yaşanmazdı...”
“Bunlar” ifadesine takılıyorum.
Hangi zarurete binaen kurulduğu belirsiz “gençlik yapılanması”nın cinayetlerinden mi söz ediliyor acaba?
Hendekler... Barikatlar... Mayınlar... Uzun menzilli silahlar... “Temize havale” edilmiş çorbacı çırakları... Sahte trafik ihbarıyla öldürülen polisler... Yakılan ambulanslar... Kundaklanan camiler...