Erdoğan’a saldırmanın yeni yolu: ‘Üst akıl’ kavramıyla dalga geçmek
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 Şubat MİT krizinden başlayarak, Türkiye’ye ayak bağı olmuş provokasyonların arkasındaki gücün “üst akıl” olduğunu söylüyor. Daha...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 Şubat MİT krizinden başlayarak, Türkiye’ye ayak bağı olmuş provokasyonların arkasındaki gücün “üst akıl” olduğunu söylüyor.
Daha doğrusu, bu gücü “üst akıl” diye tanımlıyor /kodluyor...
Hemen “Üst akıl da kim?” diye karşı bir cevap geliştirilebilir.
Müseccel Erdoğan düşmanları (dikkatinizi çekerim, “müseccel Erdoğan düşmanları”) bunu sıklıkla yapıyor zaten.
Beni hayretlere gark eden, yıllardır “AK Parti taraftarlığının” ekmeğini yiyen ve sadece AK Parti taraftarlığıyla semirmiş matbuat çevrelerinin de bu yola girmiş olmaları.
Hadi girsinler.
Kimin hangi yola gireceğini biz belirleyecek değiliz.
Fakat müseccel Erdoğan düşmanlarında bile soru olarak duran bu ifade, bizim yol ve rota değiştirmiş arkadaşlarımızda “mizah malzemesine” dönüşmüş durumda.
Hem dalgalarını geçiyorlar (“açıkla bakalım şu üst aklı!”), hem de bunun (bu tür tanımlamaların/kodlamaların/isimlendirmelerin) bir acziyetin ürünü olduğunu söylüyorlar.
Her şeyi üst akılla, şer cephesiyle, faiz lobisiyle açıklamak komploculukmuş... Diktatörce uygulamalarına mazeret üretemeyenlerin (yani “diktatörlük görüntüsü” oluşturmaktan kaçınmayanların, yani Erdoğan kıratındaki siyasetçilerin, yani kapıkulu ve yanaşmaların) başvurduğu bir yöntemmiş bu.
Evet, “diktatörlük görüntü...”
Bunu açık açık yazıyorlar.
Erdoğan’ı hem “diktatörlük görüntüsü oluşturmak”la, hem de siyasette “seviyeyi düşürmek”le itham ediyorlar.
Dün kendilerinin oturduğu koltuklarda oturanlara da, izahı mümkün olmayan bir hazımsızlıkla, “kapıkulları, yanaşmalar” diye saldırıyorlar. (Yahu bütün uçaklara siz bindiniz, bütün ballı televizyon programlarını siz yaptınız, en yüksek maaşları siz aldınız, en muteber sizdiniz, milletvekili siz oldunuz, bakan yardımcısı siz oldunuz, genel müdür siz oldunuz, daire başkanı siz oldunuz ve hâlâ bir sürü şey olmak istiyorsunuz... Siz oturduğunuzda “meşru” olan koltuk, başkaları oturduğunda niçin “gayrı meşru” sayılıyor ve sizi kapıkulları ve yanaşmalar diye terbiyesizce pislik attığınız garibanlardan üstün kılan nedir?)