Fırıldaklar sevinmesin, ittifak kendini tamir eder
Danıştay’ın “zaman ayarlı bombası” ittifakı bitirdi... En azından yerel seçim süreci içinde bitirdi. Bunu “nihai kopuş” saymak için henüz erken... Daha doğrusu, siyasi ikbalini...
Danıştay’ın “zaman ayarlı bombası” ittifakı bitirdi... En azından yerel seçim süreci içinde bitirdi.
Bunu “nihai kopuş” saymak için henüz erken...
Daha doğrusu, siyasi ikbalini bu kopuşta ve buradan türeyecek krizde arayanlar boşuna heveslenmesinler...
İttifakın tamamen bitmesi ve bunun “nihai kopuş” sayılabilmesi, partilerin “ortak mesele” addedilen konularda farklı noktalara savrulmuş olmalarına bağlı...
İki parti de, Türkiye’nin temel meseleleri ve başımızdaki gaileler konusunda aynı hassasiyeti üleşiyor...
Başımızdaki gaileler bellidir:
Birincisi, FETÖ...
Dünya yıkılsa, AK Parti ve MHP, FETÖ konusunda liberal ajanlarla ve “dünya kamuoyu” denilen kazurat takımıyla aynı çizgiye gelmez, gelemez.
FETÖ, çünkü, “ortak düşman”dır... Bu ülkenin başkentini ve meclisini bombalamıştır. 251 vatandaşımızı katletmiştir. Binlercesini sakat ve yaralı bırakmıştır. Devlet içine sızdırdığı elemanları marifetiyle milyonlarca insanımızın hayatını karartmıştır ve bugüne kadar karşılaştığımız en “tehlikeli” örgüttür.
İkincisi PKK ve oradan türeyen terör...
MHP’nin “şans tanımaz” tutumu, iki parti arasında niza noktası gibi görülse de (çünkü örgüt, bir dönem, silah bırakmaktan söz ediyordu, kamuoyunu buna inandırmayı başarmıştı ama MHP’nin katı tutumu değişmemişti), “terör”ün devam etmesi ve PKK’nın TBMM şubesi gibi faaliyet gösteren HDP’nin savruk siyaseti AK Parti ve MHP arasındaki ortaklığı daha da “mukavim” hale getirmiştir, getirecektir...
Şunu demeye çalışıyorum: PKK terörü devam ettiği sürece, cumhur ittifakı da devam edecektir.
Üçüncüsü, “iltisaklar...”
Öznesi bol bir “durum”dan söz ediyorum...
Daha doğrusu, “iltisaklı” siyasetçilerden ve siyasi partilerden...
FETÖ’yle iltisaklı, Amerikan ajanlarıyla iltisaklı, AB’nin yıkıcı politikalarıyla iltisaklı, Türkiye düşmanlığı yapan odaklarla iltisaklı siyasetçiler ve partileri...
İsim vermeye gerek yok...
Bunlar “varlıklarını” ve siyasetteki etkinliklerini sürdürüyorlar.
Bunlar var oldukça, cumhur ittifakı da var olacaktır...
Bahçeli’ye gelince...
Bugüne kadar sorumlu ve sağduyulu bir siyaset izleyen, 15 Temmuz’dan sonra seçimini yapıp “Türkiye”den yana tavır koyan Bahçeli, evet, Danıştay’ın “zaman ayarlı bombasını”değerlendiremedi, bunu değerlendirmekten uzak bir görüntü verdi, meseleyi “Türklük”bağlamına oturtarak ve bazı eski bakanların etnik kimliğini sorgulayarak biraz ayıp etmiş oldu ama “AKP”li fırıldakların zannettiği ve ileri sürdüğü gibi “güvenilmez” biri değildir...
Hatta o fırıldaklardan daha güvenilirdir.
Bahçeli, artık elzem hale gelmiş anayasa değişikliği için bütün hücreleriyle seferber olurken, AK Partili olduğunu ileri süren o fırıldaklar sürekli “gizli toplantı” halindeydiler ve “Ne yapsak da Erdoğan’ı gözden düşürsek, hocamıza pozisyon oluştursak?”derdindeydiler.
Hülasa, bir yol kazasıdır.
İttifak kendini tamir eder.
Fırıldaklar ispat-ı vücut edecekleri başka alanlar bulsunlar...
Hatta parti kursunlar.
Şu gizli “Çukurambar toplantıları”nın encamı çıksın ortaya...
HAMİŞ
Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Andımız” suskunluğu devam ediyor. Hendekteki arkadaşlarınıüzecek Danıştay kararını neden eleştirmiyor? Ya da neden “memnuniyetini” dile getirmiyor?
Meraktayız!