Hâlâ ‘sessiz sinema’ oynuyor
Geçen haftanın gündem konusuydu; epey bayatladı, epey gözden düştü ama yazmazsam çatlarım... Konu, Mesut Yılmaz. Gençler pek tanımaz ama mühim (!) bir siyasi şahsiyetti. Kesintilerle uzun süre...
Geçen haftanın gündem konusuydu; epey bayatladı, epey gözden düştü ama yazmazsam çatlarım... Konu, Mesut Yılmaz. Gençler pek tanımaz ama mühim (!) bir siyasi şahsiyetti. Kesintilerle uzun süre “Başbakanlık” yaptı... “ANAP’ı batıran kişi” olarak tarihe geçti... Rahmetli Özal’ın Dışişleri Bakanıydı. Özal köşke çıkınca, muvakkat Başbakan Yıldırım Akbulut’tan da gerekli verim alınamayınca, Semra Özal’ın da desteğiyle bunu ittiler öne ve ANAP’a (Anavatan Partisi’ne) genel başkan (ilaveten Başbakan) seçtirdiler. Hasan Celal Güzel üstadımız bu vetireyi iyi bilecektir. Keşke anılarını yazsa da, yüzkarası olarak tarihe geçecek bu dönemin aslan kahramanlarını ve birilerinin önünü kesmek için sergilenen “gizli servis numaralarını” deşifre etse... “Trafik kazası” süsü verilmiş cinayetlerin yaşandığı bir süreçtir bu. Devletimiz isterse bu süreci aydınlatabilir. Aydınlatır mı? İnşallah bir gün aydınlatır. Mesut Yılmaz dendiğinde, benim aklıma, nedense, o talihsiz (!) fotoğraf geliyor. Burnu bandajlı Mesut Yılmaz fotoğrafı... İnternete girin, arama motoruna “Mesut Yılmaz” ve “kumar borcu” yazın, o fotoğraf karşınıza çıkacaktır: Yumruğu burnunun tam ortasına yemiş ve epeyce “hırpalanmış” bir adam...