Hesap vereceksin hesap vereceksin hesap vereceksin!
Beyaz Türklerin Selocan’ı, bütün politikalarını “Erdoğan’ı başkan seçtirmemek” üzerine kurduklarını söylemişti. Ve kürsüye çıkıp, “Seni...
Beyaz Türklerin Selocan’ı, bütün politikalarını “Erdoğan’ı başkan seçtirmemek” üzerine kurduklarını söylemişti. Ve kürsüye çıkıp, “Seni Başkan seçtirmeyeceğiz, seni Başkan seçtirmeyeceğiz, seni Başkan seçtirmeyeceğiz” diye üç kez tekrarlamıştı.
Türkiye bir “hukuk devleti” olsaydı, kitlesini sokağa indirip 52 Kürt vatandaşının katledilmesine neden olan Selahattin Demirtaş’tan bu cürümünün hesabı sorulurdu.
Erdoğan’ı başkan seçtirmemek, evet, bir politikadır.
Meşrudur, haktır.
Demirtaş gücü nispetinde engelleyici rol oynayabilir, Erdoğan’ı başkan seçtirmemek için elinden geleni her imkânı kullanabilir. Buna saygı duymak zorundayız. Ama son sözü söyleyecek olan halktır. Halk dilerse, Erdoğan başkan olur.
Konuşmamız gereken asıl konu şu bence
Erdoğan başkan seçilse de, seçilmese de Selahattin Demirtaş cürümünün bedelini ödeyecektir.
Dolayısıyla, kendisinden aldığımız ilhamla üç kez tekrarlıyoruz:
Hesap vereceksin, hesap vereceksin, hesap vereceksin!
HAMİŞ:
Ben, “Abdülkadir Selvi zarafeti ve nezaketi olan biridir. Değerli bir gazetecidir. Düzgün bir insandır” diyorum...
Selvi itiraz ediyor: “Hayır, ben aslında terbiyesiz insanım.”
Diyebilecek sözüm yok. Nezahetle ve nezaketle mukabelede bulundum. Yine nezahet ve nezaket dairesinde itirazlarımı sıraladım. Herhangi bir küçültücü sıfat kullanmadım. Hakaret etmedim. İsmini bir “tamlama” içinde anmadım. Ama nezaketli Abdülkadir Selvi’nin cevabı şu oldu: “Patronun kalemi.”