İşe gitmeden maaş almak Kemalizm’e sığar mı?
Ekolle okulu ayırmaktan aciz “kaya gibi gazeteci” Soner Yalçın, gazetesi Sözcü’ye veda etmiş. Bir dostum (aha işte, Fehmi Koru’dan sonra benim de bir dostum oldu), istifa hadisesine şöyle bir yorum...
Ekolle okulu ayırmaktan aciz “kaya gibi gazeteci” Soner Yalçın, gazetesi Sözcü’ye veda etmiş.
Bir dostum (aha işte, Fehmi Koru’dan sonra benim de bir dostum oldu), istifa hadisesine şöyle bir yorum getirdi: “Ayrılmasaydı, atacaklardı.”
Bunu neye dayandırdığını sordum.
Soner Yalçın çizmeyi aşmış... Son aylarda paralel örgütlenmeyle alakalı eleştirilerinin dozunu artırmış... “Şok Mangası” başlıklı yazısı ise, bardağı taşıran son damla olmuş.
Dostuma göre, Sözcü gazetesiyle “paralel organizasyon” arasında yazıya ve söze dökülmemiş bir anlaşma var...
Kıtır atıyor diye şüphelendim ama bunu Fehmi Koru’nun dostu da doğruluyor ve Sözcü’nün doğrudan paralellerin gazetesi olduğunu söylüyor. İddiaya göre, bu gazetenin patronu, bir vakitler paralellerin öğrenci evinde kalmış.
Bilemeyeceğim artık...
Dostlar ağız birliği ettiğine göre, vardır bir bildikleri...
Peki, istifa etmeseydi atarlar mıydı?
Dostumun iddiasını biraz abartılı buldum ama şunu düşünmeden de edemedim: Doğu Perinçek’in tezgâhından geçmiş Soner Yalçın’ın ulusalcılığı, diğer Sözcü yazarlarının ulusalcılığına pek benzemiyor.
Hatta hiç benzemiyor.
Denilebilirse, Soner Yalçın, gazete içinde “ayrık otu” gibi duruyor.
Gündemleri farklı, konuları farklı, takıntıları farklı...