Önce hocanın tırnağı olun!
"Halkın gazetesi” lejandıyla çıkan bir gazete var. İsmi BirGün... Böyle paçavraları okumuyorum. “Marifetleri”nden, internet mecralarına konu oldukça haberdar oluyorum. Bir vakitler...
"Halkın gazetesi” lejandıyla çıkan bir gazete var. İsmi BirGün... Böyle paçavraları okumuyorum. “Marifetleri”nden, internet mecralarına konu oldukça haberdar oluyorum.
Bir vakitler, ismi “Ümit” olan ve medya eleştirileri yazan (terbiyeli) bir çocuğu salmışlardı üzerime. “Terbiyeli” dememin nedeni var... Kırıp dökmeden, “özenli” olmaya çalışan bir dille konuşuyordu. Ama boş konuşuyordu. Mesela matematik bilgisini konuşturuyordu, “kümeler”den filan söz ediyordu, “Yaa, gördün mü?” demeye getiren cümleler kuruyordu ama sonuçta bir şey söylemiyordu... “Nedir bu halleriniz?” sorusuna ise cevap bulamıyordu...
Sonra, Kadir Cangızbay diye biri çıktı... Solcu BirGün gazetesinin akademi kökenli yazarlarından biri... Bir tarihte, rahmetli Nurettin Topçu’nun kurucusu olduğu “Hareket” dergisinde yazılarını okurdum... Kemal Tahir’e düşkün olduğum yıllarda... “Toprak” ve “mülkiyet” konularında ilginç şeyler söylerdi. Ciddi bir adammış intibaı uyandırırdı. Ya da ben öyle zannederdim.
Günün birinde, BirGün sayfaları arasında bir makaleyle çıkageldi.
Bir küfür yazısıyla, evet...
Ben, demokrasiden hoşlanmayan, özgürlüklerin iadesini “kafa kesme özgürlüğünün ilk adımı” olarak değerlendiren, barış ihtimali karşısında hafakanlar geçiren, “halkın gazetesi” lejandıyla çıkmasına rağmen sürekli halkın değer tercihleriyle savaşan BirGün gazetesinin niçin bu halde olduğunu, niçin son zamanlarda “tape gazeteciliğine” yöneldiğini ve paralel terör örgütünün yayın organı gibi çıktığını soruyordum.
Cevap, gazetenin yöneticilerinden değil, Prof. Kadir Cangızbay’dan geldi.
Şöyle bir cevap (ismimi veriyor ve yazdıklarının bana cevap olduğunu hatırlatıyor ): “Katır nasıl ses çıkarır? Anırır mı? Kişner mi? Fino sesi çıkartan katırlar, katır sesi çıkartan finolar... Finolar oysa havlar... Babası aygır, anası eşek katırlar kişner, ama aynı zamanda anırır...”
Haa, yanlış anlamamalıymışız, fino İtalyancada “ince/zarif” demekmiş.
Kadir Cangızbay kendisini mahkemeye vereceğimden korkmuş, kültürünü konuşturarak “zekice” önlem alıyor. Araya, “gözünün önünde oluşan Brueghel ve Bosch’un tablolarındakilere mümasil fantasmagorik imgeler” türünden laflar sıkıştırmayı da ihmal etmiyor tabii... Böyle de tabansız bir adam!
Hayır, elbette mahkemeye vermedim.
Kadir Cangızbay uzun süre bu korkuyla yaşadı. (Dava açmadığımı bu yazı vesilesiyle öğreniyor. Yeni eserlerini bekleriz.)
Uzattığımın farkındayım.