Rezillik zamanınız geldi
Maksadınız 1 Mayıs’ı kutlamak, emekçinin hakkını savunmak, şöyle bayram havasında hoş bir gün yaşamak ve yaşatmak değil... Bunu biliyorsunuz. Bunu dünya âlem biliyor. Birinci dereceden göreviniz...
Maksadınız 1 Mayıs’ı kutlamak, emekçinin hakkını savunmak, şöyle bayram havasında hoş bir gün yaşamak ve yaşatmak değil... Bunu biliyorsunuz. Bunu dünya âlem biliyor.
Birinci dereceden göreviniz “hır” çıkarmak.
Bunu da biliyorsunuz...
İçinde “barış, kardeşlik, emek” geçen sözlerin hiçbir karşılık oluşturmadığını da biliyorsunuz...
Efendim 1 Mayıs Komitesi karar almış, 1 Mayıs kutlamaları ille de Taksim alanında yapılacakmış. Taksim, işçi açısından kutsal bir mekânmış... Devlet güçlük çıkarırsa, bölgeyi zapt etmek zorunda kalacaklarmış. Böyle olsun istemezlermiş ama başka da çareleri yokmuş...
Bir dakika yahu... Sizin “1 Mayıs Komitesi” adını verdiğiniz bu komite, Gezi olayları sırasında “Taksim Komitesi” etiketiyle kafa çıkarmamış mıydı? Olmayan Topçu Kışlası’nı gerekçe göstererek İstanbul’un yakılıp yıkılmasına cevaz vermemiş miydi? Sonra da, Başbakan Vekili Bülent Arınç’ın kapısını çalıp, “Köprü yapmayacaksın, havaalanı açmayacaksın, enerji üretmeyeceksin, Kanal İstanbul projesinden vazgeçeceksin, HES’leri kapatacaksın... Bunlar da yetmez, derhal istifa edip gideceksin?” diye ültimatom vermemiş miydi? Bir anlamda Merkel’e tercümanlık yapmamış mıydı?
Daha önce de yazdığımı hatırlıyorum:
Ben, “1 Mayıs ruhu” denilen ruhun, gerçekten “emek”ten yana olduğuna inanmıyorum.
Kendilerine “sendika” süsü vermiş birtakım “sarı oluşumlar”ın yaptığı her gövde gösterisi, sonucunda emekçilerin kaybedeceği bir vasatı, “siyasetin geri çekilmesi” olarak özetlenebilecek bir vasatı egemen kılmıştır. Hep böyle olmuştur...