Sen kendi durumuna ağla!
Paralel şebekenin yeni ‘geyik’ konusu şu: “Star yazarı Ahmet Kekeç, Demirtaş’ı vurayım derken, Akdoğan’ı vurdu.” Demirtaş için “Dolmabahçe...
Paralel şebekenin yeni ‘geyik’ konusu şu: “Star yazarı Ahmet Kekeç, Demirtaş’ı vurayım derken, Akdoğan’ı vurdu.”
Demirtaş için “Dolmabahçe yalancısı” ifadesini kullanmıştım. Buradan “esprili gönderme” yapıyorlar, “İşte Akdoğan’a yalancı dedi” filan...
Hadi kendinizi uyanık zannediyorsunuz; “telmih”le, “ima”yla, hiçbir ahlaki ölçü tanımayan “gönderme”lerle güya politik tutum alıyorsunuz ama sizin durumunuz hiç espri kaldırmıyor...
Siz de Erdoğan’a ve hükümete vurayım derken, her gün kendi itibarınıza vuruyorsunuz.
İnsanlarda güven duygusunu yıktınız...
Hiçbir saygınlığınız yok...
Hiçbir “değer skalası”nda yeriniz yok...
Başkasının sözlerinden “tersinden” sonuçlar çıkarıp pozisyon belirleyeceğinize, oturup kendi durumunuza ağlayın... “Bir zamanlar parmakla gösterilen bir topluluktuk. Biricik güven adresiydik. Artık sadece birtakım kirliliklerle, birtakım ayıp cürümlerle, birtakım ahlak dışı tutumlarla anılıyoruz. Biz niye böyle olduk? Bizi kim bu hale getirdi?” diye sorun.
Şunları eklemeyi de ihmal etmeyin: “Türkiye aleyhtarı bütün faaliyetlerin altından bizim parmak izimiz çıkıyor. Ülkemizi zor durumda bırakmak için elimizden gelen her melaneti sergiliyoruz. Ülkemizi terör destekçisi ilan ederken utanmıyoruz. Perva göstermeden düşman çevrelerle iş tutuyoruz. Biz böyle olmamalıydık. Bize ne oldu?”
Size ne olduğunu, elbette siz daha iyi biliyorsunuz.
Size bir şey olmadı belki de.
Belki de hep böyleydiniz de, neşvü nema bulduğunuz “alan”ın hatırına (sonuçta “din”le irtibatlı bir alan üzerinden kendinizi meşrulaştırıyordunuz) bunları konduramıyorduk... “Dindar insanlardır, böyle fenalıklarla işi olmaz bunların” diyorduk