Tünelin ucundaki ışık
Eskiden şöyle anketler yapılırdı: Size göre bu ülkenin en büyük derdi ne? Dönem dönem işsizlik öne çıkardı, terör öne çıkardı, pahalılık diyen olurdu...
Eskiden şöyle anketler yapılırdı: Size göre bu ülkenin en büyük derdi ne? Dönem dönem işsizlik öne çıkardı, terör öne çıkardı, pahalılık diyen olurdu, bölücülük diyen olurdu.. Bu sorulardan memleketin derdi çıkmaz da kamuoyunun neyi nasıl anladığı, nasıl baktığı çıkar. Lüzumlu bir ankettir yani. Şimdi aynı soru sorulsa ne der insanlar? Terör derler muhtemelen. Peki ne yapalım sorusu sorulsa ne derler? Bahçeli'nin dediği gibi derler: Taş üstünde taş, baş baş üstünde kalmayıncaya kadar mücadeleye devam. Artık bu ülkede hiçbir konuyu tartışma imkanı yoktur. Ben de şöyle düşünüyorum veya öyle düşünmüyorum diyemezsiniz. Hangi şartlar bizi buraya getirdi konusunu da tartışmazsınız. Kamuoyu kilitlendi. Doğru-eğri, mümkün, muhtemel, yok. Acaba yok. Soru sormak yok. Tutarlılık yok. Tutarlılık bekleyen de yok. Geçen gün bir gazetenin 10 gün içinde attığı üç başlığı yan yana koymuşlardı.. Bir felaket.. Hatıra olarak sakladım. Normal akılla, muhakeme yeteneği ile, iyi niyet ile olacak iş değil. Bana sorarsanız para ile de olmaz. Hadi diyelim emir komuta ile olur. Bu emri verenlerin bildik bütün propaganda usullerinden farklı olarak keşfettikleri bir şey olması lazım. O nasıl bir keşiftir ki, 7 günde birbiri ile çelişen önce söven, üç gün sonra öven, iki gün sonra yeren başlık atılabiliyor. Konu aynı, kahramanlar aynı.. Kimse yadırgamıyor. Aaa, niye böyle demiyor. Belki okumuyor da.. İyi de bu işle uğraşanlar bunları bilir. Bizden farklı, bizim bilmediğimiz bir şey biliyor ve netice alıyor olmalılar ki, hiç dert etmeden yalan yanlış, çarpık, uçuk, kaçık demeden, ahlaksızlık sayılır endişesi taşımadan bu usulü devam ettiriyorlar.