Üçüncü mevki

Sıradan insanları mutlu edecek bir düzenek yok. Sabah akşam beynimize enjekte edilen mutluluk şablonlarında ne var? Bu şablondaki mutluluk enstrümanlarına erişmek için yine örtülü şekilde gösterilen yol ne?...

Sıradan insanları mutlu edecek bir düzenek yok. Sabah akşam beynimize enjekte edilen mutluluk şablonlarında ne var? Bu şablondaki mutluluk enstrümanlarına erişmek için yine örtülü şekilde gösterilen yol ne? Kamyonların arkasındaki gibi, "Nazar etme ne olur, çalış senin de olur" yolu yok. Çalışarak bir yerlere gelmiş insanlar ekranlarda yok.
.....
Eskiden trenlerde birinci mevki, ikinci mevki, üçüncü mevki olurdu. Şehir hatları vapurlarında lüks mevki vardı. Hepsinin tarifesi farklıydı. Vapurda lüks mevkide oturanlar ayrıca para öderdi. Sonra bunları kaldırdık. Niye kaldırdık.. Eşitlemiş mi olduk insanları.. Oturdukları evleri farklı, semtleri farklı, giydikleri farklı, gittikleri yer farklı, bindikleri araba farklı olan insanları binilmeyen trende eşitleyince ne oluyor?
Eskiden siyasiler cumhuriyetin faziletlerini anlatmak için, "Bakın ne güzel, ben köyde çobandım, şimdi başbakan oldum" derlerdi. O zaman hoşumuza giderdi. Şimdi gitmiyor. Ben kısaca "bize ne?" diyorum. Beni mutlu etmedikten sonra nereden gelmiş, nasıl gelmiş, gelmiş de ne yapmış bana ne?
"Bilet alın size de çıkabilir"den farkı ne?
Çok çalışın, çok okuyun gibi bir şey mi? Bu işin kriterleri olsa, bu kriterlere uygun en az 100 bin adam nihayetinde yine sadece birisi o işi yapacak. Yine ekranlarda çalıp oynayan, bütün işleri yemek, içmek, gezmek, sızmak gibi görünenlerin yaptığı iş de belli değil. Ne almışlar, ne satmışlar, onlar da bir zamanların siyasileri gibi çobanlıktan mı gelmiş, çok mu okumuşlar, zamanında çok mu çalışmışlar, mirasa mı konmuşlar, belli değil. Derdim bu da değil. Zımnen kabul ettiğiniz (yahut ettiğimiz) mutluluk çemberinin içine nihayetinde üç milyonu beş milyonu sığdırabildiğinize göre, dışarda kalanlar için bir öneriniz, bir çözümünüz var mı? Bu işe hiç kafa yordunuz mu? Bütün nefes alma deliklerini tıkayıp soluklanacak bir iki yer bırakınca orada yığılma oluyor. İnsanlar birbirini çiğniyor.. Oraya erişmek için her yolu mubah görüyor.
Hasbelkader eline bir imkân geçiren işinden çok yarın kaygısıyla sepetini doldurma derdine düşüyor. Zirvedeki üç, beş, on kişinin, illerdeki bir iki kişinin dışında kalan ve kamu hizmeti görenlerin sıradan insanlar gibi yaşamasının bir yolu bulunamaz mı? Herkes mafya, herkes siyasi, herkes yüksek bürokrat, herkes büyük iş adamı, herkes magazin figürü olamayacağına göre artakalanlar için mutluluk reçetemiz ne?
Hep sıkıntı, hep tedirginlik, hep düşman, hep tehdit hep güvenlik mi ele alınacak? Mutluluk için zenginlik ve eşitlik şartı mı var?

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
"Bu devlet işi" demişler.. 11 Mayıs 2017 | 675 Okunma Hüsranla biten hikâye.. 10 Mayıs 2017 | 516 Okunma Şehirle beraber büyüyen çocuklar... 09 Mayıs 2017 | 504 Okunma Yaşanmış istihbarat fıkrası... 05 Mayıs 2017 | 385 Okunma Muhafazakâr-Lümpen 04 Mayıs 2017 | 525 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar