Zor iş vesselam…
Artık savaşlar cephede olmuyor. Kuvvetler deyince tank, top, uçak, füze anlaşılmıyor.Savaşı idare etmek, kuvvetlere komuta etmekten ibaret değil.Medya üzerinden, yargı üzerinden, polis üzerinden, ekonomi üzerinden...
Artık savaşlar cephede olmuyor.
Kuvvetler deyince tank, top, uçak, füze anlaşılmıyor.
Savaşı idare etmek, kuvvetlere komuta etmekten ibaret değil.
Medya üzerinden, yargı üzerinden, polis üzerinden, ekonomi üzerinden, sağlık üzerinden, eğitim üzerinden, turizm üzerinden savaşılıyor.
Bilgisayar oyunu gibi.
Adım başı karar verme ihtiyacı var.
İyi mi, kötü mü..
O tarafta mı yer almalıyım, bu tarafta mı,
Hangisi haklı,
Acaba doğru mu,
Kim benim dostum?
Babadan dededen kalma kriterlerle doğru olanı seçme imkânınız yok.
İyi adam kötü adam meselesi de değil.
İyiler de kötüler de kullanılıyor.
Çok iyi niyetle iyilik yapmak için yola çıkarsınız ama iyilik yapmak istediklerinize en büyük zararı verebilirsiniz.
Her şey o kadar karışık ki. Bomba düzeneğini etkisiz hâle getirmek için onlarca kablodan hangisini hangi sırayla keseceğini bilmeyen amatörler gibiyiz.
Bazılarınız, "Eee, bizim de az buçuk görüp geçirmişliğimiz var. Üstelik başarılı birisiyim. Yaptığım işlerden, kazandığım paradan belli. Okuyorum, dış dünyayı takip ediyorum, yani neyin ne olduğunu az buçuk biliyorum" modunda olabilir.
Bu mod, üstünden 10-15 yıl geçen bir olaya çok kafa yorulduğu zaman iskeletini çıkarmaya, ana hatlarını anlamaya yarar.
Oysa biz en azından duygusal olarak saat başı karar vermek zorundayız.
...........
İsrail’le-Mısır arasında bir ihtilaf olsa ekseriyetimiz refleks olarak Mısır'ın yanında yer alır. Filistin'in yanında yer alır.
Refleks olduğunu da kabul etmez. Hızlıca bir sürü gerekçe sayar. İnsanın böyle konularda inandığına göre tavır alması bir tarafıyla güç gibi görünüyor ama öbür yanıyla zaaftır.
Bu doğru, bu yanlış demek kolay iş değil.
KAKOFONİ
Amerika’nın Ankara Büyükelçilerinden biri, galiba Ross Wilson'du, “Türk iç politikasında ve medyasında belli oranda bir kakofoni ve gürültü hep var” demişti.
Kakofoni, ahenksizlik, uyumsuzluk, akortsuzluk demekmiş. Ulusal onurculara fazla ekmek çıkmaz yani.
Gürültü ne demek derseniz, o biraz daha uzun.. Eş anlamlılarına bakınca bağrışma, curcuna, çığrışma, dağdağa, hayhuy, hengame, şamata, velvele çıkıyor karşımıza.
Şaşırtan tarafı şu: Bizim çok önem verdiğimiz, önem verdiğimizi belli etmek için ses tonumuzu özel ayarladığımız konulara, “Sizde bu gürültü patırtı ahenksizlik hep var.. Bizim için dert edecek bir şey yok” demeye getirmişti.