Asiyab-ı devlet
Tahmin etmek zor değil. KHK’ler sürecek.. Sırada “kindar- dindar nesil” den “Osmanlıca öğrenilecek”e kadar yığınla “ferman” var. En iyisi, “düremeyeceğin fermana” uymak! “Adam, 10...
Tahmin etmek zor değil. KHK’ler sürecek..
Sırada “kindar- dindar nesil” den “Osmanlıca öğrenilecek”e kadar yığınla “ferman” var.
En iyisi, “düremeyeceğin fermana” uymak! “Adam, 10 milyondan fazla oy almış!”
Tarihimizin ve talihimizin son başbakanının şakaya getirerek TV’lerde verdiği öğüt, hâlâ kulaklarda:
“İtaat et.. Biat et.. Rahat et!”
Bu yüzden, “kindar – dindar nesil” meselesini okul sahibi yeni Eğitim Bakanımıza bırakmak ve şahsen Osmanlıcaya yönelmek gerek!
Zamane gazeteciliğinin bihakkın icrası ile zamanın ruhu ile buluşmak için bu keyfiyet zaten elzem hale gelmiştir.
***
Haydi Bismillah..
Mezar taşları dolayısıyla gündeme gelen Osmanlıca diye bir lisan yoktur aslında.
Konuştuğumuz Türkçenin Arapça- Farsça kökenli sözcüklerle harmanlanması ve Arap harfleri ile yazılıp konuşulmasından ibarettir.
Tam 90 yıl önce (1928) bugünkü alfabeye geçtik.
Her yurttaşın en koyu istibdat dönemlerinde bile Osmanlı’da nelerin yazılıp - çizilebildiğini bilmesi bugünkü hal-i pür melalimizi daha iyi idrak etmek için çok elzemdir.
Hatta bu keyfiyet mezar taşlarını okumaktan daha ziyade bir ehemmiyet arz eder.
***
Bizim gazetenin ilk 5 yılının sayılarını okumak için bile biraz Osmanlıca şarttır.
Daha gerilere gitmek daha da heyecan vericidir.
Faraza, ülkemizde Türkçe ilk özel gazetenin (Ceride-i Havadis) çıkış macerası bile akıllara ziyan bir hadisedir.
William Churhill (O değil!) adlı İngiliz uyruklu bir muhabir Amerikan sefaretinde de memuriyet yapmaktadır.
Kadıköy taraflarında koyun otlatmakta olan bir çoban çocuğu avlanırken tüfeğinden çıkan saçmalarla kör ediyor. Zaptiyeler de kendisini derdest ederek nezarete atıyorlar. Birkaç günlük gözaltı nedeniyle İngilizler kıyameti kopartıyor. Hariciye Nazırı Akif Paşa hastalığı bahane gösterilerek görevden alınıyor. Yetmiyor.
William Efendi’ye pırlanta bir devlet nişanı ve büyük miktarda da zeytinyağı ihracına izin veriliyor.
Özel bir “ricası” daha oluyor: “Osmanlı topraklarında gazete neşretme müsaadesi” anında bahşediliyor.
Böylece ülkemizdeki Türkçe ilk gazeteyi yayımlama onuru “kör nişancılığı sayesinde” bu İngiliz’e nasip oluyor. (31 Temmuz 1840)
Gazete ile Sultan Abülmecid özel olarak ilgileniyor. Çünkü devletin daha önce yayımlamaya başladığı bir tür resmi gazete olan Takvim-i Vekayi yeterli okura sahip olamamıştır.
Osmanlıcanızı mezar taşları ile sınırlamak yerine gerilere Ceride-i Havadis’e kadar sündürmek isterseniz biraz daha da uzmanlaşmanız gerekiyor.
Bunun için de herhalde emeklilik dönemini beklemek gerek ki Alzeimer bir daha semtinize uğramasın.
***