‘Külliyet’ mi yoksa...
Artık, “Yayın politikası değiştirmek” diye bir suç ihdas edildiğine göre, sayın savcıların Hürriyet’i de takibe almaları şarttır. Cumhuriyet, gücünü tarihinden ve kuruluş...
Artık, “Yayın politikası değiştirmek” diye bir suç ihdas edildiğine göre, sayın savcıların Hürriyet’i de takibe almaları şarttır.
Cumhuriyet, gücünü tarihinden ve kuruluş felsefesinden alıyor. Hürriyet de toplumsal etkisi, tirajı ve ağırlığı ile en güçlü yayın organıdır. Evlere en çok giren gazetedir.
Neden tam da bu dönemde el değiştirdi?
Satışın arkasında kimler var?
Aydın Doğan “artık yaşlıyım!” diyor.
Başkaları da diyor ki, “80 yaşına basacağını on yıl öncesinden biliyordu!”.
Yetişmiş ve eğitimli, birikimli, deneyimli dört kızı ve dört damadı olan bir babanın gazetesini, televizyonlarını ortada bırakıp gitmesi neyin nesi?
Ve bu satış neden, Ortadoğu ile fiilen-fiziken bu kadar hemhal olduğumuz bu dönemde?
Elbette bu tür soruların muhatabı Aydın Bey olamaz. Ama bir de ülkenin, bölgenin ve dünyanın gerçekleri var.
Hürriyet, devlet aygıtı ile en içli dışlı ve dış dünya ile “iltisakı” en güçlü olan tek gazetedir. İlk çıktığı günden beri bu böyledir:
1 Mayıs 1948’de yayın hayatına “Ürdün ve Irak orduları Filistin’e girdi!” manşetiyle başlamıştır.
Türkiye’yi ABD ile ipleri kopartma raddesine getiren, dönemin başbakanı İsmet İnönü’nün ABD Başkanı Johnson’a yazdığı “Dünya yeniden kurulur, Türkiye de orada yeni yerini alır!” diye yayımlayan gazetedir.
Kıbrıs’ta, Rum çetecilerin Türk halkını öldürerek Noel’i kutladıkları ve bir Türk subayının eşi ve üç küçük çocuğunun banyo küvetinde katledildiğinin fotoğraflı haberini basan, Barış Harekâtı’na giden yolu açan gazetedir Hürriyet. Bu gazeteyi belki de dış âlem nezdinde...