Nevrotik, erotik, politik notlar
Megolaman, sevimli olmaktan çok, güçlü olmak, sevilen değil, korkulan olmak ister. Bu yönü ile kendine tutkun olan hastadan ayrılırlar. Kendini büyük görme hastalığı çok yaygın...
Megolaman, sevimli olmaktan çok, güçlü olmak, sevilen değil, korkulan olmak ister.
Bu yönü ile kendine tutkun olan hastadan ayrılırlar.
Kendini büyük görme hastalığı çok yaygın değildir.
Ancak adı tarihe geçmiş büyük adamların çoğu kendini büyük görme hastasıdır. İktidar aşkı da tıpkı gurur gibi, insan doğasının güçlü bir öğesidir.
Bir dereceye kadar hoş görülebilir.
Aşırı olduğu, gerçeğe değil hayale dayandığı zaman insanı mutsuz ve budala yapar. Kendisini kral zanneden bir deli elbette mutludur.
Ama bu, aklı başında hiç kimsenin özenmeyeceği türden bir mutluluktur.
Büyük İskender, hayal ettiklerini gerçekleştirebilecek yeteneklere sahipti. Ne yazık ki ruh bilimi bakımından bir megolamandı.
Hayallerine ulaştıkça daha büyük hayaller kurmaya yöneldi. Bilinen fatihlerin en büyüğü olunca da Tanrı olduğuna inanmaya başladı.
İster deli, ister aklı başında olsun, kendini büyük görmek, geçmişte yaşanan aşırı bir alçaltılmanın sonucudur.
Napolyon, okulda arkadaşlarının arasında aşağılanma acısı çekmiştir.
Çünkü arkadaşları varlıklı ve soylu ailelerin çocukları, kendisi ise bursla okuyan yoksul bir öğrenciydi.
Hükümdar olduktan sonra, eski okul arkadaşlarının gelip önünde eğilmelerinden çok mutlu olmuştu.
Hiçbir insanın gücü, sınırsız olamayacağı için, doyumsuz olanlar önünde sonunda aşamayacakları engellerle karşılaşacaklardır.
Bunun böyle olduğunu ancak deli bilmez.
Eğer bir de kendisi yeterince yüksek bir mevkide ise, bu gerçeği söyleyenleri hapseder ve öldürür de.
Şu halde politik baskı ile psikolojik baskı el ele gider. Ve nerede psikolojik baskı varsa, orada mutluluk yoktur.
Ölçülü güç, mutluluğu artırabilir. Ama güç, bir amaç olarak benimsenmiş ise dışımızda olmasa bile içimizde mutlaka felakete yol açar.
***
Bu bir pazar yazısı.
Yukarıdaki satırlar politik, erotik biraz da nevrotik bir öykü taslağı üzerinde çalışırken, rastlanan bir metinden alıntıdır. (Mutlu Olma Sanatı- s: 23. 2016 Say Yay.)
Çağımızın önde gelen düşünürlerinden Bertrand Russel’ın 1930 tarihinde yazdığı bu satırlar, 2017 yılında, hususi veya umumi planda aktüel bir ahvale denk düşüyorsa, “kaderin cilvesi” deyip geçelim lütfen.