Onda on Reyiz...
Her lider en iyi yaptığı şeyi yapmalı. Ötesine ne el atmalı, ne de dil uzatmalı. ***Konumuz elbette ve yine o. On yıldır aralıksız her hafta yazıyoruz. On yazıdan dokuzunun öznesi o. Aslında 10’da 10’unun...
Her lider en iyi yaptığı şeyi yapmalı.
Ötesine ne el atmalı, ne de dil uzatmalı.
***
Konumuz elbette ve yine o. On yıldır aralıksız her hafta yazıyoruz. On yazıdan dokuzunun öznesi o. Aslında 10’da 10’unun olmalıydı. Çünkü her şeyin asli faili ve tek faili o. Belki de iyi niyetle ülkede el atmadığı, kırıp dökmediği bir şey kalmadığı için!
***
Özetle, niyetimiz halis idi. “No Reyiz-Yok beis” konulu bir yazı idi. Ama yine kısmet olmadı.
Bizim evin önündeki kazayı ve arabama çarpan hızlı sürücüyü anlatacaktım. Benim aracın önü kısmen dağıldı. Onda bir şey yok. Yani hiçbir şey yok.
Bizim ev, E-5’te veya otoyol kenarında falan değil. Görece işlek bir sokakta. Tutanak ve alkol testi için bir buçuk saat bekledikten sonra genç iki trafik polisi geldi. Onarımı da nasıl olsa sigorta yaptıracaktı. Komşularla birlikte polislere, bizim sokağın asıl derdini anlattık. Çevrede çocuk yuvası ve okul var. Mahallenin kedi köpeği de bol. Çok hız yapılıyor. Kazalar sıklaşmaya başladı.
Rapora, “lütfen hız kesici tümsek ve hız sınırı levhaları konulması” gerektiğini de ekleseniz, diyecek olduk. Çok efendi, çok nazik memurlardı.
Özür dileyerek mümkün olmadığını, bunun için Cumhurbaşkanlığı İletişim’e başvurmak gerektiğini söylediler!
“Cumhurbaşkanlığı mı?!”
“Evet, CİMER! Yani, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi. Oraya!.”
“Yani bizim sokağa yapılacak tümsek ve asılacak levha da Cumhurbaşkanlığı’nın kararına mı bağlı?..”
Trafikçi memurun ikisi de nazikçe başlarını evet anlamında eğmekle yetindiler.
Çok şükür Ankara’da merkeze yakın bir semtte oturuyoruz.
Ya Şarkikaraağaç’ın bir mahallesinde otursaydık.
***