Soruşturmanın alameti!
“Analar elbette ağlamasın! Ama ‘Ananı da al git!’ diyenler de var. Anaları ise bazen azrail alıp götürüyor...” demiştik, bu sütunda. Cumhurbaşkanı Erdoğan suç duyurusunda bulundu. Hakaretten yani 4...
“Analar elbette ağlamasın! Ama ‘Ananı da al git!’ diyenler de var. Anaları ise bazen azrail alıp götürüyor...” demiştik, bu sütunda.
Cumhurbaşkanı Erdoğan suç duyurusunda bulundu.
Hakaretten yani 4 yıla kadar ağır hapis talebiyle. (TCK 299).
Ama ne savcılık ne de gazete yönetimi “soruşturmanın selameti” ve “görülen lüzum üzerine” demedi yazmaya devam ettim.
Bu girizgâh neden?
9 Eylül Üniversitesi’nden Prof. Cem Terzi “Analar ağlamasın diye bu bedeli ödemeye hazırım!” demiş!
Prof. Terzi, bir buçuk yıl önce açılan Barış Bildirgesi soruşturmasını “selameti” için 12 akademisyen ile birlikte geçen gün görevden uzaklaştırıldı.
Bu belli ki Allah’a emanet bir soruşturma!
KHK’lerden ve FETÖ darbesinden bile çok önce o bildiriyi 1128 öğretim üyesi imzalamıştı. Ama görevden neden uzaklaştırma ve niçin şimdi?
CHP lideri peşinde binlerce yurttaş “Adalet” diye yollara düştüğüne göre boş yere km. yapmış olmasınlar diye olabilir mi?
***
Bu devirde “üst akıl” değilse bile “çok üst irade”nin ve elbette savcıların bu arada rektörlerin de hikmetinden sual olunamıyor!
“Görülen lüzum”a ve “soruşturma selameti”ne alışığız.
Ancak gerekçedeki “kamu görevlilerine ilişkin tedbirler” lafı harika duruyor.
Kamu görevi halk için kamu için olduğuna göre...
Kamunun sağlığından, canından daha önemli TEDBİR ne olabilir ki?
Savcılık “barış imzacısı” herkesi “makul şüpheli” olarak gördüğü için öyle ince eleyip sık dokumaz.
Peki, ya ülkenin en büyük tıp fakültelerinden ve hastanelerinden birinin en tepedeki yetkilisi rektörlük?
Öylesine zamanın ruhu ile “senkronize” ki, emekli bir hocaya da isim benzeyen bir başka öğretim üyesine de kapıyı göstermiş.
Hani “kamuya karşı” tedbir ve sorumluluk?
Ya açığa alınan hekimlerin en ağır en kritik ameliyatlar için sırada bekleyen hastaları?
Savcılık elbette hastaya değil yaralıya ve maktule bakar.
Peki, ya rektörlük savcılığa karşı kendi akademik kadrosunu ve hastaların durumunu hatırlamaz mı?
Kendi alanında en kritik ameliyatları, tedavileri medyadan habersiz sessiz sedasız gerçekleştiren cerrahları hekimlerin bir odacı gibi kapıya konulması bilimsel etikle ne ölçüde bağdaşıyor.