Cumhur İttifakı gerekçesiyle...
Cumhur İttifakı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi çerçevesinde yapılacak ilk seçimde Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilebilmesi için gerçekleşti. “Partili...
Cumhur İttifakı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi çerçevesinde yapılacak ilk seçimde Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilebilmesi için gerçekleşti.
“Partili cumhurbaşkanı” seçilecekti ve aday Ak Parti Genel Başkanı idi.
Böyle bir seçimde yüzde 50 artı 1’i bulma zorluğu herkes tarafından kabul ediliyor ve Ak Parti kaçınılmaz olarak bu rakama göre oy eksiğini tamamlayacak çareler arıyordu.
MHP, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bu imkanı sağladı.
İki parti arasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP lideri Bahçeli’nin kürsü-meydan konuşmalarına yansıyan ciddi görüş ayrılıkları vardı.
MHP açısından Erdoğan’ın başkanlığına verilecek destek, bu görüş farklılıklarını askıya almak anlamına geliyordu.
Bahçeli gibi, bazı konularda oldukça net düşüncelere sahip birisinin itirazlarını askıya alması ve destek vermesi, belli ki o itirazları aşacak gerekçelere bağlı olmalıydı.
Sonuçta Erdoğan “Başkan” olacaktı ve MHP onun başkan seçilmesine destek verecekti.
Türkiye’nin demokrasi tarihinde bu, eşine az rastlanır bir hadiseydi. Aynı parti içinde bile makamların kıyasıya çatışmaya sahne olduğu bir zeminde, bir başka partinin liderini devletin zirvesine taşımak parti hesabını aşan bir gerekçeye sahip olmalıydı.
***
Başından beri Bahçeli’nin sözlerine Cumhur İttifakı’nın evet, parti hesabını aşan nitelikte yansıdığını söylemek mümkün.
Orada “Beka meselesi” değerlendirmesinin belirleyici olduğunu gözlemliyoruz.
PKK tehdidi, 15 Temmuz, Suriye’deki gelişmelerin Türkiye’ye yansıma ihtimali, ABD’nin PYD ile oynadığı oyun vs...
Bunlar Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu risk haritasının parçaları idi.
Bu riskler “Beka meselesi” boyutunda mıydı?