Dervişlik olaydı tâc ile hırka
Tasavvuf ve tarikatlarla ilgili yazım, 400’e yakın yorum aldı. Tasavvufi bağlılığı olandan, kendisini seküler, hatta ateist olarak tanımlayanlara kadar, siyasetçisinden sokaktaki insana kadar yüzlerce kişi, benim...
Tasavvuf ve tarikatlarla ilgili yazım, 400’e yakın yorum aldı. Tasavvufi bağlılığı olandan, kendisini seküler, hatta ateist olarak tanımlayanlara kadar, siyasetçisinden sokaktaki insana kadar yüzlerce kişi, benim görüşlerimi değerlendirdi, kendi aralarında tartıştı.
Sadece bu yorumlara sığan dünya bile, ülkemizde “dini alan”ın ne kadar geniş bir kesimi ilgilendirdiğini göstermeye yeter. Dinin ve tasavvuf gibi dini alanla bağlantılı tüm alanların ister doğru anlaşılsın ister yanlış, ülke atmosferini derinden etkilediği kesin.
Doğru anlaşılsın, istismar konusu olmasın ve topluma sağlıklı enerji taşısın, en azından bu istenir. Ötesi ise, kişinin kendi iç âleminin sıhhati ile ilgili bir durum.
Bugün “Sûfî dünya” ile hasbihal etmek istiyorum. Ben sufiliğin Kur’an ve Sünnet (Hazreti Peygamber) merkezli olanlarını kabule şayan buluyorum.
Kur’an’da “kalb” bildiğimiz et parçasından farklı bir anlamda zikredilir. “Kalb Allah zikri ile doyuma eren” bir şeydir. “Allah zikri” ise hayatın bütün safhalarında “Allah’ı unutmamak” ya da “Allah’ı anmak”...