Dostluk-Düşmanlık ilişkileri

Kur’an-ı Kerim’de şöyle bir ayet-i kerime var: “Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki: “Allah’ın yolu asıl doğru yoldur.” Sana gelen ilimden sonra...

Kur’an-ı Kerim’de şöyle bir ayet-i kerime var: “Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki: “Allah’ın yolu asıl doğru yoldur.” Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır.” (Bakara, 120)

Yahudiler ve Hıristiyanlarla ilişkiler söz konusu olduğunda ve olumsuzluklarla karşılaştığımızda bu ayete sık sık atıfta bulunuruz bizler. Doğrusu böyle bir atıf için de oldukça sık gerekçe oluşur. İslam’ın doğuşundan sonra Yahudi ve Hıristiyan dünyası, bir tür “dini rekabet” yaklaşımı ile İslam etrafında oluşan her varlığı tehdit olarak görmüş ve onunla mücadele etmiştir.

Bugüne geldiğimizde de Yahudi ve Hıristiyan dünya ile ilişkilerimiz pek sıcak değildir. Hissederiz ki “laik” niteliği içinde bile Türkiye, potansiyel İslami refleksleri sebebiyle “Batı” diye toptan nitelediğimiz, Yahudilikle de ittifak halinde olduğunu düşündüğümüz dünyanın “Ötekisi”dir.

Son zamanlarda “Erdoğan Türkiyesi” diye anılabilecek İslami hüviyeti daha belirgin vasfımız sebebiyle, bu “Öteki” tavrının keskinleştiği söylenebilir. Batı’daki “Erdoğan karşıtlığı”nın da bizim tarafımızdan Kur’an’da ifade edilen o kategorik “razı olmayış”la ilişkilendirildiği bir vakıadır.

Sanki Kur’an’ın o ayetini şöyle okumaya eğilimliyiz:

- Dünyanın bütün zamanlarında bütün Yahudi ve Hıristiyanlar, onların dinine girmedikçe bizden razı olmayacaklar. Öyleyse dikkat etmek gerekiyor. Değilse ayetin ikinci kısmına muhatap olabiliriz. Ayetin ikinci kısmı ise şöyle:

“Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır.”

Burada sanıyorum üzerinde durulması gereken soru “Bu ayetin ülkeler arası siyasi ilişkileri de kapsayacak çerçevede böyle kategorik boyutta anlaşılmasının gerekip gerekmediği” noktasındadır.

Bizatihi Rasulullah’ın hayatında farklı münasebet biçimlerinin mevcut olduğunu görmekteyiz. Mesela bir grup Müslümanın, Mekke’deki zulüm düzeninden kurtulup İslam’ı daha özgür yaşamak için Rasulullah tarafından Habeşistan’a hicrete yöneltildiğini biliyoruz. Ki oranın hükümdarı bir Hıristiyan olan Necaşi’dir.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Bu defa “Sen Sorosçu değilsin” kriteri 22 Kasım 2024 | 1.134 Okunma Suud’daki rezillik 21 Kasım 2024 | 4.404 Okunma İç barış – İç cephe 19 Kasım 2024 | 640 Okunma Belediye hesaplaşmasından öte… 17 Kasım 2024 | 491 Okunma Musallada yatan insanlığımız 15 Kasım 2024 | 398 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar