“İhanet”i yeterince konuşsaydık...
Türkiye olarak yeni bir yerel seçim sürecine girdik. Şehirleri konuşacağız. Yani içinde yaşadığımız iklimi, çevreyi…Ne dersiniz, genel seçimleri daha çok önemseriz, ülkeyi yönetecek...
Türkiye olarak yeni bir yerel seçim sürecine girdik. Şehirleri konuşacağız. Yani içinde yaşadığımız iklimi, çevreyi…
Ne dersiniz, genel seçimleri daha çok önemseriz, ülkeyi yönetecek kadroyu seçmeyi değil mi? Önemli tabii. Bütün bir ülkenin maddi – manevi varlığını tasarruf edecek bir iradeyi belirlemek, önemli…
Ya şehirlerin yönetimi? Her gün havasını soluduğumuz, suyunu içtiğimiz, caddelerinde – sokaklarında dolaştığımız, ağacıyla, çiçeğiyle ya da beton bloklarıyla iç içe yaşadığımız şehirlerimiz…
Zaman zaman barajlarda su tükendiğinde, depremlerle her şey yerle bir olduğunda, ya da şehirlerin yolu tıkandığında, yeşilden eser kalmadığında etrafımızda, çocuklarımıza oyun parkı kalmadığında… meğer bir şehrimiz varmış ya da yokmuş diye panikliyoruz.
Şehirler hayatımızdır gerçekte… Bir yıl önce 6 Şubat’ta 11 şehrimiz depremle yıkıldığında, çocuklarımız ya da anne – babalarımız enkazın içinden seslenirken çaresiz kaldığımızda, bir bina inşaatının aslında insanın hayat mücadelesinin bir parçası olduğunu gördük, ama iş işten geçtikten sonra…
Şimdi şehirlerimizi konuşacağız 31 Mart’a...