Kim bilir nerde nasıl...
Şu an Türkiye, en çok “Adalet”i konuşuyor. Herkes çığlık atıyor. Kimi uygulamaları “Zulüm” olarak niteliyor. Uygulayıcılar, duyuyor, duymuyor… Ne yapsın zulme uğradığını düşünenler?
Cahit Sıtkı’nın içimize yazılmış mısraları: “Kim bilir nerde nasıl kaç yaşında, bir namazlık saltanatın olacak, taht misali o musalla taşında…”
Deprem oldu, 69 can gitti. Beklenmiyordu ölüm elbet, ama deprem olur, salgın olur, trafik kazası olur, beklenmeyen zamanda gelir ölüm. Ölüm insan için. Depremden kaçarsınız, bir başka yerde ilk sarsıntıda un ufak olacak ve altına torunlarınızı alacak bina yaparsınız. Ölüm bu, gelir.
Ölüme hazırlıklı olmak… Bu dini bir uyarı. Ölüm ötesinde yeni bir dünya var. Orada ebedi yaşanacak. Ama ebedi hayat, bir dünya muhasebesinden sonra olacak. Ve dünya muhasebesi, ebedi hayatın kalitesini belirleyecek. Oradaki muhasebenin en belirgin özelliği ak ile karayı, yalan ile doğruyu, gerçek ile sahteyi ayrıştıracak olması. Ne ilginç değil mi, dil itiraf etmese, eller, ayaklar, deriler konuşacak. Ben ona “mahşer aydınlığı” diyorum.
Buna benzer bir konuşmayı Cumhurbaşkanı Erdoğan eski başbakanlardan Mesut Yılmaz’ın cenazesinde yaptı. Şunları söyledi:
“Her nefis ölümü tadacaktır. Nasıl ki Mesut Bey’i ebediyete gönderiyorsak bizler için de aynı akıbet gerçekleşecektir. Rabbim bizleri bu musallaya hazırlıklı olarak gelmeyi nasip etsin. Farklı dönemden geçiyoruz. İzmir’de meydana gelen olay malum. 1000’e yakın yaralımız var, 50’ye yakın vefatımız var. Nerede nasıl olacak belli değil. Bütün mesele hazırlıklı olmak.” dedi. Sonra rahmet diledi “Mekânı cennet olsun” dedi.