Mağduriyet gündemi – Bahar söylemi
İçerde bir“mağduriyet gündemi” var. Dışarda bir “Bahar gelecek söylemi” var. Mağduriyet gündemi, “FETÖ bağlantısı” iddiasıyla tutuklanan, devlet görevinden...
İçerde bir“mağduriyet gündemi” var. Dışarda bir “Bahar gelecek söylemi” var.
Mağduriyet gündemi, “FETÖ bağlantısı” iddiasıyla tutuklanan, devlet görevinden ihraç edilen insanların “haksız” şekilde cezalandırıldığı ile ilgili. Bir kısım insan, “Ben FETÖ mensubu olmadığım halde cezalandırıldım” diyor, bir kısmı ise, “Evet o yapı ile ilgim oldu ama bu ilgi, herkesin o yapıyı meşru kabul ettiği dönemlerdeydi, darbe gibi şeylerle de işim olmaz” tarzında itirazda bulunuyor.
O yapı ile irtibatlı bulunup, şu veya bu şekilde yaptırıma uğrayanlardan bir kısmının ise kararlı biçimde aidiyetini savunduğunu görüyoruz ki onlar için “mağduriyet gündemi”nin çok bir anlamı bulunmuyor.
Şu söylenebilir ki“mağduriyet gündemi”nin bulunması ve devletten - hükümetten “mağduriyetlerin giderilmesi”ni talep etmek demek, bir şekilde devletle-hükümetle iletişim kurmayı istemek demektir. Yani darbeci bir örgütün “Sizi devirmek istedik, başaramadık, gücümüz yetse sizi yine devirmek isteriz” tarzındaki kategorik tavrından farklı bir tavırdır bu. Tutuklu veya ihraçlar arasında iki tavrın sergilendiği de gözlenmektedir.
“Mağduriyet gündemi”ile ilgili olarak ortada “güven sorunu” bulunduğunu ve bunun da “Gerçek mağduriyete karar verme güçlüğü”nü beraberinde getirdiğini söylemek mümkün.
Diğer alana gelince...
Şu sıralar “Bahar gelecek” söylemi tedavüle konmuş durumda. “9 ay on gün sonra bebek doğacak”tı. 15 Temmuz'da düşük yaptı. Takvimler, takvimler... Şimdi bir kere daha pazarlanıyor bir takvim: Bahar gelecek.