‘Muhafazakâr medya’ olabilmek...
Türkiye'de "Muhafazakar medya" tanımı eskisi gibi revaçta olmasa da, Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, çarpıcı örneklerle bu konuyu irdelemiş bugün. Ahmet Taşgetiren'in yazısında çarpıcı mesajlar var, okumanızı öneriyoruz.
Önce ‘Muhafazakâr’ kelimesi neyi anlatıyor, sorusu üzerinde durmak lazım.
Türkiye sathında bu kelimenin İslam’la bağlantılı bir yanı olduğu ve “medya ahlâkı” noktasında İslam kaynaklı değerlerin korunması anlamına geldiği söylenebilir.
Öyleyse İslam’dan yola çıkınca bir “medya ahlâkı”nın varlığını kabul ediyoruz demektir. Bu doğru bir yaklaşımdır, hayatın her alanına ölçü koyan İslam’ın medya gibi insan ilişkilerinin en yoğun alanına ölçü koymaması söz konusu olmazdı.
Söz söylemenin de ölçüsü var, yazı yazmanın, görüntü paylaşmanın da. Her alanda “insan hukuku” söz konusu, iletişim alanında da.
Peki nedir oradaki ana hassasiyet?
Ben şahsen, bir, yapıp ettiklerimizin görüldüğü ve kaydedildiği, iki, bunun ebediyyet aleminde hesabının verileceği inancının tüm davranışlarda hassasiyet oluşturması gerektiğini düşünüyorum. Bu da İslam inancının iki temeli olan Allah inancı (O her şeyi görüyor, her şey Onun görevlendirdiği varlıklar tarafından kaydediliyor) ve Ahiret inancı (yeni bir hayatta, mahşer aydınlığına, dil sussa bile ellerin, ayakların, derilerin konuşacağı bir dünyada her şeyin muhasebesi yapılacak) ile birebir ilgili.