Orada ne olacak?
Hacılar dönüyor. Biliriz, Arafat “mahşerin provası”dır. Statülerden, mal - evlad gibi güç kudret unsurlarından soyutlanmış, kefeni hatırlatan iki parçalık bez ile Yaradan’ın huzurunda...
Hacılar dönüyor. Biliriz, Arafat “mahşerin provası”dır. Statülerden, mal - evlad gibi
güç kudret unsurlarından soyutlanmış, kefeni hatırlatan iki parçalık bez ile Yaradan’ın huzurunda duruş.
Mahşer de böyle olacak.
Ve herkese “İkra’ kitabek - Oku kitabını” denecek.
Dil sussa bile eller, ayaklar, hatta deriler tanıklık yapacak. Herkes kendi hesap defterinin derdine düşecek. Öyle ki kişi kardeşinden,eşinden, çocuğundan kaçacak.
Orada mutlak şeffaflık olacak.
Her fiilin içine konan niyetler de ortaya çıkacak.
Düşünüyorum da, başka başka Müslümanlıklar yaşıyoruz ve her birimiz diğerimizin Müslümanlığını yetersiz görüyor, hatta İslam dışı sayıyoruz. Elbet kendi dini telakkimizden de memnunuz.
Bir grup adam, taa Peygamber aleyhisselatü vesselam zamanında sahte bir mescid inşa etmiş. Kur’an’da o mescid için “mescid-i dırar - Zarar ve inkar mescidi” hükmü verilmiş. Ve o mescid yıkılmış. Ama bu hükmü Allah Teala veriyor, Rasulullah uyguluyor. O günün meşru mescidi Kuba mescididir.
Allah Teala Dırar Mescidi için şu hükmü bildiriyor:
“Bir de zararlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım etmek, mü’minler arasına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allah ve Resûlüne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır. Bunlar, “Bizim iyilikten başka hiçbir kastımız yok” diye de mutlaka yemin ederler. Ama Allah şâhitlik eder ki bunlar mutlaka yalancıdırlar.” (Tevbe, 107)
Hemen alttaki ayette de meşru mescide işaret buyuruyor.
“Onun içinde asla namaz kılma. İlk günden temeli takva (Allah’a karşı gelmekten sakınmak) üzerine kurulan mescit (Kuba mescidi), içinde namaz kılmana elbette daha lâyıktır. Orada temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da tertemiz olanları sever.” (Tevbe, 108)