Problemli alanlar ve sahipsizlik
İslam’la ilişkimizi, şahsi, siyasi, iktisadi çıkarlarımızdan bağımsız bir insanlık kalitesi, bir erdem donanımı halinde özümseyebilseydik. Hocalar, sevgili hocalar siz sahip çıkmıyorsanız kim sahip çıkacak bu problemlerin çözümüne?
Pazar günkü yazımın ilk iki paragrafı şöyleydi:
“Türkiye’de ve dünyada “İslam – Müslüman”, “İslam – Toplum” ilişkilerinde birçok problemli alan var.
“Teröre yönelik yapılanmalar, tasavvufi alandaki sapmalar, toplumu etkileyen ve bazen dinin asli ölçülerinden öne geçen hurafeler, “kayıt dışı” din alanındaki problemler, “resmi din” alanındaki problemler, din – siyaset ilişkisinde dinin gölgelenmesi, ekranlara yansıyan din tartışmaları, “yanmayan kefen” satışları türünden din istismarcılığı ve bütün bunların genç nesillerin din algısında oluşturduğu tahribat, bir anlamda dine ödettiği bedel… bütün bunlar din konusunda duyarlı insanların üzerinde durması ve sağlıklı çözümler araması gereken hususlar.”
Konu üzerinde biraz daha durmak istiyorum.
Burada “İslam – Müslüman, İslam – Toplum ilişkisindeki problemli alanlar” sayılıyor, bunların “genç nesillerin din algısında tahribat oluşturduğu” kanaatine işaret ediliyor ve “Din konusunda duyarlı insanların bunların üzerinde durması ve sağlıklı çözümler araması gerektiği” belirtiliyor.