Reçete... 2014-2017
"İç barış, iç barış, iç barış. Tepeden tırnağa herkesin en duyarlı olması gereken konu budur. Bu alanda sancılıyız. Yaralarımız var. Ve doğrudan Cumhurbaşkanlığı...
"İç barış, iç barış, iç barış. Tepeden tırnağa herkesin en duyarlı olması gereken konu budur. Bu alanda sancılıyız. Yaralarımız var. Ve doğrudan Cumhurbaşkanlığı zemininde iç barış projesi üzerinde çalışılmalıdır.”
Dünkü yazım böyle bitiyordu. Bu paragraf aslında yeni bir yazının başlangıç cümleleriydi. Oradan devam edeceğim.
Dün, Sabah’tan Okan Müderrisoğlu’nun sütununda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 10 Ağustos 2014’te, halkoyu ile seçildiği gün yaptığı konuşmadan bir parça yer aldı. “Tedavi mi? İşte reçete” başlığı ile sunulan yazıdaki o parçayı benden de okuyun. Şöyle diyor Sayın Cumhurbaşkanı:
“Kardeşlerim, hepimiz aynı ecdadın, aynı kültürün, aynı medeniyetin, aynı tarihin evlatlarıyız. Siyasi görüşlerimiz farklı olabilir, yaşam tarzlarımız farklı olabilir, inançlarımız, mezheplerimiz, değerlerimiz, etnik köken ve dillerimiz farklı olabilir. Ama biz, hepimiz bu ülkenin evlatlarıyız. Hepimiz bu ay-yıldızlı bayrağın gölgesi altındayız. Her birimiz bu devletin sahipleriyiz. Müslüman, Hıristiyan, Musevi, Süryani, Ezidi’den önce Türkiyeli vardır. Alevi’den, Sünni’den önce Türkiyeli vardır. Türk, Kürt, Arap, Laz, Gürcü, Boşnak, Çerkez, Roman, Pomak’tan önce, Rum, Ermeni’den önce Türkiyeli vardır. Bugünden itibaren yeni bir toplumsal uzlaşma anlayışıyla farklılıklarımızı zenginlik olarak görerek, ama farklılıkları değil ortak değerlerimizi öne çıkararak yeni bir istikbali inşa etmek istiyorum...
...Bırakalım aracıları, bırakalım tercümanları, bırakalım fitne ve nifak odaklarını birbirimizin gözüne bakalım gözüne... Birbirimize gönlümüzü açalım, birbirimize gönül diliyle konuşalım. Farklı bir Türkiye’yi, güçlü bir Türkiye’yi gelin hep birlikte kuralım!”