Ruz-i mahşerde 15 Temmuz'un hesabı
15 Temmuz’un 3. yıldönümü. Bir darbe girişimi, bir millet direnişi ve Türkiye’nin içine girdiği yeni süreç. Şüphesiz olağanüstü bir durum.
Ülkenin kimyası etkilenmiş. Bu üç yıl içinde Türkiye bir “15 Temmuz hesaplaşması” yaşadı. Davalar açıldı, ağır mahkumiyetler verildi, bürokratik yapı içinde tasfiyeler gerçekleşti.
Zaman zaman yaptırımlarda aşırı gidildiği iddialarından doğan “mağduriyet”söylemi dile geldi.
Bütün bunlarla birlikte darbe girişimi dahil her türlü “Fesad”ın merkezinde gözüken Yapı çok net soruları cevaplamaktan kaçındı. İktidarın uygulamalarından “Mağduriyet” doğmasını, kendisine yöneltilen tüm fesad iddialarının da bu görüntü arasında kaybolup, kitlelerin bağlılığının devam etmesi beklendi.
Bağlı kitlelerin zihninin çok net olmadığını tahmin edebiliyorum. “Mağduriyetler”in, asıl “Günah Üssü”nü perdelediğini de biliyorum.
Ama bir gün var. Ruz-i mahşer diye bildiğimiz bir gün. Her şeyin ayan-beyan ortaya çıkacağı bir gün. Diller itiraf etmese bile ellerin, ayakların, hatta derilerin tanıklık edeceği bir gün.
Allah’a ve Ahiret Günü’ne iman edenler bunu bilir.
Dini metinlerde hem Ruz-i mahşeri bilip hem de “Allah görmüyor – Ahiret hiç gelmeyecekmiş ” gibi davrananların büyük bir aldanış içinde oldukları ifade edilmiştir.
***