Tarihin akışı mı konjonktür dayatması mı?
Tarih felsefecileri arasında determinist tarih okumalarında bulunanlar vardır. Onlara göre tarih belli istikamette akar, belli sonuçlara varır. Son zamanlarda bölgemizdeki gelişmeleri, özellikle Kürtler açısından böyle...
Tarih felsefecileri arasında determinist tarih okumalarında bulunanlar vardır. Onlara göre tarih belli istikamette akar, belli sonuçlara varır. Son zamanlarda bölgemizdeki gelişmeleri, özellikle Kürtler açısından böyle bir “tarih akışı” istikametinde okumalar çoğaldı. Sanırım “çözüm süreci”nin silahların bırakılması safhasına gelindiğinde Kandil ekseninde yapıldı buna yönelik ilk değerlendirmeler. Öcalan 2013 Nevruz deklarasyonunda başka bir tarih okuması yapıyor, “Kürtler için silahlı mücadele döneminin sona erdiği”ni bildiriyordu. Oysa ondan kısa süre sonra mesela Aysel Tuğluk, “Bölgede Kürtlerin çağının başladığı”ndan söz edecek, benzeri bir görüşü paylaşan Kandil, Türkiye’deki silahları geri çekmemekten öte, Kobani’den Türkiye’ye yol açmak amacıyla entegre bir silahlı eylemi başlatacaktı. “Tarihin akışı” Öcalan’dan Kandil’e uzanan sarkaçta bile değişmişti. Ardından bu “tarih akışı” aşkının özyönetim ilanı ve hendek-barikat kalkışması halinde evrildiği dönem başladı.