Ukdeleri çözmeye gelirsek...
Karar Gazetesi Yazarı Ahmet Taşgetiren'in bugünkü (06.03.2022)''Ukdeleri çözmeye gelirsek...'' başlıklı yazısı.
Önce “Ukde” “Düğüm” anlamına geliyor, onu açıklayayım. “Ukde” mecazi anlamda “psikolojik sorun, takıntı, insanın içindeki düğüm” anlamına kullanılır bizde.
Hani deniyor ya, “Rusya’nın bir ukdesi var, Sovyetler çözülünce, dünya güç dengesindeki ağırlığını kaybetti, Asya’da ve Doğu Avrupa’daki nüfuz alanlarından çekilmek zorunda kaldı. Putin işte o düğümü çözmeye çalışıyor. NATO da Doğu Avrupa ülkelerini bünyesine alarak yaraya tuz basınca, Rusya Ukrayna’dan başladı dağılanları toplamaya…”
Bu “ukde” sorunu önemli. Ama belli ki sadece Rusya ile sınırlı değil.
Mesela Almanya ve Japonya’nın bir “ukde” sorunu olduğu görmezden gelinebilir mi? Adamlar hala İkinci Dünya Savaşı’nın ellerine, ayaklarına, yüreklerine taktığı kelepçe ile yaşıyorlar. Şimdi ortada ne yıkılmış Almanya var, ne yıkılmış Japonya. Ekonomileri G7’nin içinde, dünyanın en büyük ekonomileri arasında, ama askeri güçleri güdük. Onlar da kalkıp, “Biz de varız dünyada” deseler yanlış mı? Ama onların kelepçeleri 2. Dünya Savaşı’nın galipleri, Amerika ve Rusya ile birlikte oluşturulmuş.
Bu arada Yalta – Tahran – Potsdam buluşmalarında Rus – Amerikan – İngiliz nüfuz (nüfus değil) bölgelerine giren ve egemenlikleri kısıtlanan ülkelerin yüreklerindeki “ukde”ye ne demeli?
Bir “ukde”yi de bizim taşıdığımız, bizimle birlikte tüm İslam dünyasının taşıdığı da bir vakıa değil mi? Koca Osmanlı’yı kaybetmişiz. İçinden onlarca devlet çıkarılan ve 24 milyon kilometre karelik bir coğrafyadan bugünkü sınırlara, diğer ifadeyle “Büyük devlet”ten “Ulus devlet”e dönmüşüz mü, inmişiz mi? İçimizde hala en azından, hiç olmazsa güvenliğimiz için kaçınılmaz gördüğümüz “Misak-ı milli sınırları”na ulaşmak yok mu?