Ümüğümüzün sıkıldığının resmidir

Karar Gazetesi Yazarı Ahmet Taşgetiren'in bugünkü (24.06.2022)''Ümüğümüzün sıkıldığının resmidir'' başlıklı yazısı.

Evet, ümüğümüzün sıkıldığının resmidir.

Nerede?

Dış politikada.

Somut olay: Suudi veliaht prensi Muhammed bin Selman (MbS) ile önce Suudi Arabistan’da şimdi de Ankara’da kucaklaşmak.

Suudlarla yeni ilişki, Kaşıkçı davasının onlara devredilmesiyle başladı.

Kaşıkçı Türkiye’de, İstanbul’daki Suud Konsolosluğunda “hunharca”tanımlamasının bile hafif kalacağı yöntemlerle katledilmiş ve ortadan kaybedilmişti.

Olaydan, üstelik Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadeleriyle doğrudan Suud yönetimi sorumlu tutulmuştu. Orada da en etkin isim Muhammed bin Selman’dı.

Erdoğan -şimdi hatırlanmak istenmese de- farklı platformlarda şunları söylemişti:

“Veliaht Prens dedi ki, Kaşıkçı başkonsolosluktan çıktı. Bunlar dünyayı enayi zannediyor, insanları enayi zannediyor. Bu millet enayi değil, hesabı sormasını bilir.”

“Kaşıkçı'nın bedeni nerede? Suudi gazetecinin ölüm fermanını kim imzaladı? Aralarında bir adli tıp görevlisinin de bulunduğu 15 katili iki uçakla İstanbul'a kim yolladı?"

“Suudi Arabistan'daki mahkeme süreci hakkında birçok soru işareti bulunduğu bir sır değil. Mahkemeyi çevreleyen neredeyse tam bir şeffaflık yokluğu, duruşmaların kapalı yapılması ve Kaşıkçı'nın katillerinin fiilen serbest oldukları iddiaları uluslararası toplumun beklentilerini karşılamıyor ve Suudi Arabistan'ın itibarını zedeliyor."

"Bizim, insanlığın çıkarları böylesi bir suçun bir daha hiçbir yerde işlenmemesini sağlamaktan geçer. Cezasızlıkla mücadele bu neticeye varmanın en kolay yoludur. Ve Cemal'in ailesine bunu borçluyuz."

“Bunu Suudi devleti ya da halkının değil, kraliyet hükümeti içindeki bir gölge devletin çıkarları için yaptılar.”

“ABD Senatosu’nda gelişmeler oldu. Daha gelişerek devam edecek, çünkü biz ABD'lilere bütün bilgileri verdik. BM'de ABD'nin Daimi Temsilcisi Halley açıkça isim verdi. İş artık bütün çıplaklığıyla ortaya çıkıyor. Sonuna kadar elbette kovalayacağız. İslam dünyasından bazı kesimler ve ülkeler ne yazık ki doların ve riyalin kurbanı olanlar bu olaylar karşısında hakkı ve hakikati söylemediler. Hak yerini bulacak. Adalet yerini bulsun.”

Hepsi doğru şeylerdi. O zaman henüz ümüğümüz sıkılmamıştı.

Sonra “dolar veya riyal derdimiz” başladı.

Önce 15 Temmuz’un arkasında olduğu ifade edilen Birleşik Arap Emirlikleri ile kucaklaşıldı.

Dış politikayı tanzim ederken 15 Temmuz’u hatırlamadık.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Bu defa “Sen Sorosçu değilsin” kriteri 22 Kasım 2024 | 105 Okunma Suud’daki rezillik 21 Kasım 2024 | 4.275 Okunma İç barış – İç cephe 19 Kasım 2024 | 639 Okunma Belediye hesaplaşmasından öte… 17 Kasım 2024 | 491 Okunma Musallada yatan insanlığımız 15 Kasım 2024 | 397 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar