Yüz yıl muhasebesinde eğitim
İstanbul’un bir ilçesinde İnsan ve Medeniyet Hareketi şubesinin daveti üzerine ‘Yüzyılın Muhasebesi’ konulu bir konferans için yol alıyoruz. Araçta bir İmam Hatip Ortaokulu Müdürü de bize eşlik...
İstanbul’un bir ilçesinde İnsan ve Medeniyet Hareketi şubesinin daveti üzerine ‘Yüzyılın Muhasebesi’ konulu bir konferans için yol alıyoruz. Araçta bir İmam Hatip Ortaokulu Müdürü de bize eşlik ediyor.
Okul, eğitim üzerinden sohbet başlıyor. Sohbet yerine varıncaya kadar sorularım üzerine Müdür Bey’in okul hakkında verdiği bilgiler şunlar:
“1400 öğrenci mevcudu. 50 kişilik sınıflar. Toplam 29 öğretmen. İdareciler ve normalde derse girmeyen rehberlik hocaları çıktığında 19 kadrolu öğretmen kalıyor. Tabii ki bu sayı, 1400 öğrencinin ders saatlerini karşılamaya yetmiyor. Boşluk ücretli öğretmenlerle dolduruluyor. Ücretli öğretmenler de haftada en çok 30 saat derse giriyorlar. 30 saat dersin karşılığı olarak ellerine 1.600 lira geçiyor. Aynı okulda aynı ölçüde derse giren kadrolu öğretmenlerle ücretli öğretmenler arasında aşağı yukarı üç kat fark var. Burada bitmeyen bir duygu fırtınası oluşuyor. Artı, ücretli öğretmen sürekli iş arayışı içinde oluyor. İdareciler bu duygu fırtınasını yönetmek ve bu öğretmenden eğitim hizmeti almak durumundalar.”
Bakın şu bir paragraflık metin içinde eğitim adına kaç problem maddesi ortaya çıkıyor:
- Sınıf mevcudunun yoğunluğu. (Anadolu’da 35 kişilik, hatta bazan daha az mevcutlu sınıflarda eğitim yapıldığını biliyorum.)
- Öğretmen yetersizliği.
- Ücretli öğretmenlerin yaşadığı şartlardaki anormallik.
- Ve bu öğretmenden eğitim hizmeti almak gibi bir sıkıntı.
***
Öncelikle şunu ifade edeyim ki, Din Öğretimi Genel Müdürü Nazif Yılmaz beyin kendi uhdesindeki eğitim kurumlarında her şeyin daha iyi olması için sergilediği gayretleri biliyorum. İmam Hatiplere yoğun yönelişin getirdiği problemler var, proje okulu olmayan İmam Hatiplerde bu problemler çok daha yoğun yaşanıyor. Aşmak için çaba sarfettiğine eminim.