Arakan’da katliam
İslâm âleminin mübarek Kurban bayramını karşıladığı günlerde Myanmar’daki zulüm rejimi, Müslümanların yoğun olduğu Arakan bölgesinde yine büyük bir katliam gerçekleştirdi....
İslâm âleminin mübarek Kurban bayramını karşıladığı günlerde Myanmar’daki zulüm rejimi, Müslümanların yoğun olduğu Arakan bölgesinde yine büyük bir katliam gerçekleştirdi. Katliama gerekçe olarak bölgedeki bazı karakollara baskınlar düzenlenmesi gösterildi. Son dönemde gerçekleştirilen saldırılarda ve katliamlarda özellikle bu tür bir gerekçeden yararlanmaları dikkat çekiyor.
9 Ekim 2016’da başlatılan saldırılarda ve gerçekleştirilen katliamlarda da gerekçe olarak sınır ötesinden geçen birkaç yüz kişilik bir grubun Arakan bölgesindeki polis merkezlerine baskınlar düzenledikleri ve kesici aletlerle saldırılar gerçekleştirdikleri iddiası kullanılmıştı. Fakat o zaman da saldırının sınır ötesinden geçen bir grup tarafından gerçekleştirildiğini Myanmar yönetiminin bizzat kendisinin dile getirmesine rağmen saldırılarında sınırın içinde yaşayan ve olaylarla hiçbir ilgilerinin olmadığı bilinen Arakanlı Müslümanlar hedef alınmıştı. İzlenen bu tutum asıl amacın yıllardan beri Arakanlı Müslümanlara karşı yürütülen soykırım politikasına bir gerekçe oluşturmak olduğunu gözler önüne seriyordu.
Benzer bir politika ve gerekçe oluşturulması Kurban bayramı öncesinde gerçekleştirilen saldırılarda ve katliamlarda da karşımıza çıktı. Yine Arakan bölgesindeki polis merkezlerine ve karakollara saldırılar düzenlendiği iddia edildi. Fakat bu iddiaya binaen gerçekleştirilen saldırılarda hedef alınanlar bu tür olaylarla ve polis merkezlerine yönelik saldırılarla herhangi bir bağlantılarının kurulması asla mümkün olmayan yerli halktı. Kullanılan gerekçeyle bu insanlar arasında bağlantı kurulması, polis merkezlerine saldırı düzenleyenlerin Arakan’ın özgürlüğü için savaşan silahlı gruplar olduğu iddiasına dayandırılıyordu. Fakat bölgede yaşayan Müslüman halkın bu gruplarla herhangi bir bağlantıları yoktu ve Myanmar zulmü sırf Müslüman olmalarından dolayı onları hedef alıyordu.
Myanmar zulmü saldırıları ve katliamları iki koldan gerçekleştirdi. Bir yandan bu bölgenin Şebbiha çeteleri niteliğindeki Budist çeteler, bir yandan da devletin silahlı güçleri tarafından saldırı düzenlendi. Birkaç gün içinde üç bine yakın Arakanlının katledildiği haberlerde dile getirildi.
Uluslararası platformda Arakan’daki olaylar “çatışma” olarak lanse edildi. Böyle bir nitelemenin yapılmasının gerekçesi de olayların başlangıcında bazı silahlı milis güçlerinin polis merkezlerine ve karakollara baskınlar düzenlediği iddiasıydı. Bu iddia tek taraflı yani Myanmar hükümeti tarafından dile getirilen bir iddiadır ve doğruluğu kesin değildir. Doğru olsa bile ortada herhangi bir çatışma yoktur. Myanmar hükümeti polis merkezlerine ve karakollara baskın düzenleyenlerin izlerini takip etmeyi değil bölgedeki sivil, savunmasız insanlara saldırıda bulunma yolunu tercih etmiştir. Herhangi bir çatışma da olmamış, silahsız ve savunmasız insanlar rastgele öldürülmüşler böylece bir katliam gerçekleştirilmiştir. Myanmar zulmünün üzerine gidilebilmesi için öncelikle teşhisin doğru konması, olayların doğru bir şekilde tahlil edilmesi gerekmektedir.
Türkiye’nin çağrısı üzerine BM Güvenlik Konseyi Arakan meselesini ele almak için bir toplantı yapmayı kararlaştırdı. Arakan meselesi aslında son olaylarla ortaya çıkmış bir mesele değildir. Bu bölgede Myanmar hükümetinin Müslümanları dışlayan ırkçı bir politikasının hakim olmasından kaynaklanan, devam eden bir mesele mevcuttur. Bu meselenin sona ermesi için Myanmar’ın Müslümanlara yönelik ayrımcı politikasının sona ermesi ve Müslümanlara haklarının verilmesi gerekmektedir. BMGK’nin de meseleye bu açıdan yaklaşması ve ırkçı ayrım politikasına son vermeyi hedefleyen bir çözüm üretmek için formül geliştirmesi gerekmektedir.