İhtiyaçlının ayağına gitmek
Tunus’a seyahatimizin üçüncü gününde yine ülkenin fakir bölgelerinden olan Bace vilayetine doğru yola çıktık. Fakat o gün Tunus El-Hayriye (Tunus Hayır Kurumu) adlı bir başka insanî yardım...
Tunus’a seyahatimizin üçüncü gününde yine ülkenin fakir bölgelerinden olan Bace vilayetine doğru yola çıktık. Fakat o gün Tunus El-Hayriye (Tunus Hayır Kurumu) adlı bir başka insanî yardım kuruluşuyla ortak çalışma yapılıyordu. Bu kurum da Bace’de yerel bir insanî yardım kuruluşuyla koordinasyon içine girerek, ihtiyaçlıları, öncelikle yardıma muhtaç olanları tespit etmesi için ondan yardım talep etmişti. Bace’deki faaliyetler tamamen yardım kolilerinin ihtiyaçlıların kapılarına kadar götürülmesi şeklinde olduğu için belli bir merkezde yardım dağıtma işlemi yapılmadı. Koliler araçlara yüklenerek özellikle kırsal bölgelerde muhtaçların ayağına kadar ulaştırılması için harekete geçildi. Bu vesileyle ihtiyaç sahiplerinin evlerini de tek tek ziyaret etme ve görme imkânlarımız oldu. Ziyaret ettiğimiz evler oralarda oturanların gerçekten ihtiyaçlı ve çok zor durumda olduğunu gösteriyordu. Bu bölgede İHH’nın desteğiyle hazırlanan bütün yardım kolilerinin bir gün içinde dağıtılması imkânı olmadığından önemli bir kısmının dağıtımı işi de yerel yardım kuruluşuna bırakıldı. Ancak tüm yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştığının hem Tunus’un merkezindeki Tunus El-Hayriyye hem de İHH nezdinde belgelenmesi için dağıtım esnasında herkesten kimlik bilgilerinin ve yardımları teslim aldıklarına dair imzalarının alındığını da hatırlatalım.
Dördüncü gün Tunus’un önemli bir yardım kuruluşu durumundaki el-Merhame ile birlikte yardım dağıtımı faaliyeti başlatıldı. Bu kurumla birlikte yardım dağıtılan bölge ise yine yoksul insanların büyük bir yekûnü oluşturduğu Binzert vilayetiydi. Burada da yine bir yerel yardım kuruluşuyla koordinasyon halinde tespit edilen ihtiyaç sahiplerinin tek tek ayaklarına gidilerek yardım dağıtımı işlemi yapıldı. Bu bölgede de ziyaret ettiğimiz evler kendilerine yardım verilen ailelerin gerçekten çok zor durumda ve insanî yardıma ihtiyacı olan aileler olduğunu gösteriyordu. Bu bölgede bir gün içinde ihtiyaçlıların sadece bir kısmına yardım dağıtımı gerçekleştirildi. Ama toplamda dağıtılacak yardım miktarı epey bir yekûn oluşturacaktı ve kalanların dağıtımı da yine verilen her şey tescil edilerek yerel yardım kurumu vasıtasıyla gerçekleştirilecekti. Bir kısmının Türkiye’den giden ekip tarafından dağıtılmasının bir amacı da o insanların durumlarını bizzat görmek ve ihtiyaçlılık durumlarını yakından gözlemlemekti. Gözlemlerimiz de gerçekten çok zor durumdaki ailelere öncelik verildiğini ortaya koyuyordu.
Binzert’teki yardım dağıtımından sonra başkent Tunus’a dönerek, el-Merhame Derneği’nin bir başka yardım kuruluşuyla birlikte düzenlediği, özellikle yetim ailelerine ve yoksullara yönelik iftar programına katıldık. Bu iftar programının dikta rejiminin devrildiği 2011’den bu yana her Ramazan akşamı düzenlendiğini söylediler. Dikta rejimi döneminde ise bu tür iftar programlarına ve insanî yardım kuruluşlarının faaliyetlerine izin dahi verilmiyordu.
Beşinci gün hedefimiz yine el-Merhame Derneği’nin elemanlarıyla birlikte Tunus’un fakirlik oranının yüksek olan bir bölgesi durumundaki Silyana’ya giderek yardımları dağıtmaktı. Fakat ne yazık ki varacağımız yere yaklaşık iki km kala bir trafik kazası yaşadık. Olayda bazı arkadaşlarımız hafif yaralandı. Türkiyeli ekipten bir arkadaşımız doktor olduğu için yaralananlara olay yerinde müdahale etti. Tunuslu ekipten üç kişinin hastaneye kaldırılması icap etti. Ancak durumları ağır değildi ve gerekli müdahaleden sonra aynı gün hastaneden çıktılar. Bu olay yüzünden yardımların dağıtılması işini tamamen oradaki yerel kuruma bırakarak başkent Tunus’a dönmek zorunda kaldık.
Türkiye’ye döneceğimiz gün de Tunus’taki programlarımızı organize eden insanî yardım kuruluşlarının ileri gelenlerinin aracılığıyla, Tunus’taki İslâmî hareketin lideri Raşid el-Gannuşi’yi Nahda hareketinin genel merkezinde ziyaret etme fırsatımız oldu. Gannuşi bize ağırlıklı olarak Türkiye’de halkın İslâmî duyarlılığının artmasının ne düzeyde olduğu, Ramazan’da oruç tutanların sayılarında bir artış olup olmadığı hakkında sorular sordu ve bu çerçevede kısa bir sohbet yaptık.