İşgalciyle ilişkileri normalleştirme yarışı
Hukuk mantığına göre herhangi bir ülkede bir fiilin o ülkenin yasalarına uygun olması hukuka uygun olduğuna delil teşkil etmez. Çünkü o fiili onaylayan yasaların hukuka uygun olmaması ihtimali vardır. Aynı...
Hukuk mantığına göre herhangi bir ülkede bir fiilin o ülkenin yasalarına uygun olması hukuka uygun olduğuna delil teşkil etmez. Çünkü o fiili onaylayan yasaların hukuka uygun olmaması ihtimali vardır. Aynı şey suç tanımlaması açısından da söz konusudur. Bu değerlendirmeyi uluslararası ilişkiler ve bu ilişkilerin meşruiyeti açısından da gözönünde bulundurmamız mümkündür.
Bu itibarla siyonist işgal rejimiyle diplomatik ilişki, herhangi bir menfaat, maslahat çerçevesine oturtulabilir ama meşru bir temele dayandırılamaz. Çünkü siyonist işgal kendisi gayrimeşrudur ve onun Filistin toprakları üzerindeki hakimiyeti meşru bir temele dayanmamaktadır. Dolayısıyla onu meşru tanımak, onunla diplomatik ilişkiyi onaylamak çıkar ilişkisine dayandırılsa da halkların meşru haklarının gözetilmesiyle ilgili hukuk ilkelerine aykırıdır. Dolayısıyla meşruiyet temeline dayanmamaktadır.
Bu itibarla siyonist işgal rejimiyle ilişki hırsızdan mal almaya benzer. Sen belki aldığın malın parasını veriyorsun ve satıcıya herhangi bir haksızlık etmiyorsun. Yaşadığın ülkenin yasaları da engel çıkarmıyor olabilir. Ama yine yapılan ticaret hukuka aykırıdır.
Siyonist işgal rejimi, Filistinlilerden gasp ettiği topraklar üzerinde gayrimeşru bir şekilde kurulduğu tarihten beri bir yandan hakimiyetini sürdürme ve genişletme savaşı verirken bir yandan da kendisinin bu hakimiyetini dünya ülkelerine onaylatma savaşı vermektedir. Çağımızda uluslararası ilişkilerde hukuk ve meşruiyet ilkelerine bağlı kalınması çok önemsenmediğinden, siyonist işgalin kendini onaylatma konusunda önemli bir mesafe katettiğini söyleyebiliriz. Bunda tabii çağdaş emperyalizmin ve küresel sömürgeci güçlerin desteğini arkasına almasının önemli bir rolü var.
Bazı ülkeler izledikleri politika açısından siyonist işgali tanımayı ve onunla açıktan ilişki içine girmeyi normal kabul ettiler. Bazılarının izledikleri siyaset ve benimsedikleri ilkeler buna müsaade etmiyordu ve hiçbir şekilde buna yanaşmak istemediler. Bazılarının ise buna engel teşkil eden politikaları vardı ama ilkeleri yoktu. Dolayısıyla politikaları gereği açıktan ilişki içine girmedi, ilkesizlik sebebiyle de perde arkasından ilişki içine girdiler.