Suudi Arabistan – Kanada gerginliği
Bir hafta önce yani 2 Ağustos Perşembe günü gazetemizde yayınlanan “Suudi Arabistan’da yeni gözaltılar” başlıklı yazımızda insan hakları konusunda öne çıkan bazı kadın aktivistlerin...
Bir hafta önce yani 2 Ağustos Perşembe günü gazetemizde yayınlanan “Suudi Arabistan’da yeni gözaltılar” başlıklı yazımızda insan hakları konusunda öne çıkan bazı kadın aktivistlerin gözaltına alınmasından söz etmiştik. Bu gözaltılar Kanada ile Suudi Arabistan arasında ciddi bir diplomatik gerginliğin ortaya çıkmasına neden oldu.
Kanada Dış İşleri Bakanı Chrystia Freeland’in bu gözaltıları eleştirmek amacıyla yayınladığı bir tweet mesajı ve Kanada’nın Riyad Büyükelçisi Dennis Horak’ın yaptığı açıklama Suudi Arabistan yönetiminin şiddetli tepkisine neden oldu. Suudi Arabistan yönetimi bu açıklamaların hemen ardından, Kanada’nın Riyad Büyükelçisini istenmeyen kişi ilan etti ve 24 saat içinde ülkeyi terk etmesini istedi. Aynı zamanda Kanada’yla ticari ilişkilerini dondurarak yeni bir ticari anlaşma imzalanmayacağını açıkladı.
Suudi Arabistan tepkisini sadece diplomatik ve ticari alanda göstermekle kalmayarak eğitimle ilgili de önemli adım attı ve Kanada’da burslu öğrenim gören binlerce Suudi öğrencinin başka ülkelere kaydırılması için bir acil eylem planı hazırladı. Suud Havayolları da 13 Ağustos’tan itibaren Kanada’nın Toronto şehrine seferlerini durduracağını açıkladı. Kanada Dış İşleri Bakanlığı da Suudi Arabistan’ın bu tutumundan derin endişe duyduğunu dile getirirken ülkelerinin, gözaltına alınan kadın aktivistlerin aileleriyle birlikte olmaya devam edeceğini ifade etti. Haberlerde Suudi Arabistan’ın Kanada’yla ticari ilişkilerini dondurmasının bu ülkeye en az yirmi milyar dolar zararı olduğuna dikkat çekildi.
Burada öncelikle şunu ifade edelim ki sergilenen tavırda maalesef Batı’nın iki yüzlü tutumu karşımıza çıkıyor. Suudi Arabistan’da bundan önce Selman el-Avde ve Sefer el-Havali gibi önemli ilim adamlarının da aralarında bulunduğu fikir ve dava önderleri de tutuklandı. Ama Batı dünyasından bu kişilere yapılan zulümden, onların tutuklanmasından dolayı ses çıkmadı. Ama Batı’nın sahiplendiği düşünce yapısına sahip bayanların gözaltına alınması karşısında seslerini yükselttiler. Biz Suudi Arabistan’ın insanlara inançlarından ve düşüncelerinden dolayı zulmetmesine sürekli tepki gösterdiğimiz için daha önce İslâmî davet önderlerine yapılan zulümleri gündeme taşıdığımız gibi söz konusu bayan aktivistlerin gözaltına alınması karşısında da tepkimizi ortaya koyduk. Bu tepkimizi yukarıda başlığını verdiğimiz yazımızda dile getirmiştik.
Suudi Arabistan’ın Kanada’ya böylesine sert bir tepki göstermesi ise düşünce özgürlüğüne ne kadar kapalı olduğunu göstermesi açısından dikkat çekicidir. Ülke içinde herhangi bir tepki gösterilmesine zaten asla fırsat vermiyor ve tepki göstereni, eleştiride bulunanı isyancı gibi görüyor. Kanada’dan gelen tepki ise sadece söz konusu kadınların insan hakları alanındaki çalışmalarından dolayı gözaltına alınmalarının eleştirilmesinden ve bu kişilerin derhal serbest bırakılmalarının istenmesinden ibaretti. Açıklamalarda herhangi bir tehditte bulunulmamış veya diplomatik ilişkilere dokunacak bir üslûp kullanılmamıştı. Fakat Suud diktatörlüğü her ne şekilde olursa olsun eleştirilmeye tahammül edemedi, yaptığı zulmün eleştirilmesini iç işlerine müdahale olarak nitelendirdi ve buna müsaade etmeyeceğini söyledi.
Konuyla ilgili yorumlarda ise Suudi Arabistan’ın bu konuda sergilediği tutumun gerçekte kendi zaafını ortaya koyduğuna dikkat çekildi. Suud diktatörlüğü, sınır tanımayan bir resmi şiddet uyguladığından bunun diplomatik alanda konuşulmasından korkuyordu.