Bana o Çinli gazeteciyi hatırlatan şeyle
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, adını tarihe ikinci ve son Mao olarak yazdırmakta kararlı, emin adımlarla ilerliyor. Önceki tadilatta, namını ‘anayasa’ya geçirtmiş, Mao’yla aynı hizaya...
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, adını tarihe ikinci ve son Mao olarak yazdırmakta kararlı, emin adımlarla ilerliyor. Önceki tadilatta, namını ‘anayasa’ya geçirtmiş, Mao’yla aynı hizaya nakşettirmişti. Lideri olduğu Çin Komünist Partisi, şimdi bir ‘anayasa reformu’ daha yapıyor. Cinping’e ömür boyu başkanlık yolunu açmak için, ‘en fazla iki dönem seçilebilme’ kuralını kaldırıyorlar. Partisinin teklifini kişiselleştirmekten yana değil oysa Cinping, hiç üstüne alınmadı. Politbüro toplantısında, hukukun üstünlüğüne bağlı kalma sözü vererek hoşnutsuzlukları yatıştırmaya, tepkileri dindirmeye çalıştı. ‘Anayasaya uymayanlar cezalandırılmalıdır; kimse kanunların üstünde değil, kimse anayasal sınırları aşma ayrıcalığını kendinde göremez; Çin hukuk temelli yönetilmeye bağlı kalarak büyümeye devam edecektir; devrimin ulusal canlanış rüyasını gerçekleştirmede kesin zafer yakındır; modern Çin’in gelecek hedefleri sistemi güçlendiren anayasal reformlarla başarılacaktır’ gibi damar lafları var. Anayasadaki sınırlamayı değiştirme ihtiyacının hangi hassasiyetlerden kaynaklandığına böylece açıklık getiriyor. Hukuku, kişisel ihtiraslarının da üstünde tutma kararlılığını ortaya koymaktan çekinmiyor. İçeriden ürkek ve cılız homurtular yükseliyormuş, dışarıda Cinping’in tek adamlık ihtirası konuşuluyormuş, bana mısın demiyor.