Bülent Arınç örneği
ŞU ara sıkıştırılan bir insan kümesinin sembolü olarak alıyorum Sayın Arınç'ı. Puslu havada fırsatı ganimet bilenlerin saldırısına uğruyor. Neymiş, dün Paralel Yapı’ya yönelik...
ŞU ara sıkıştırılan bir insan kümesinin sembolü olarak alıyorum Sayın Arınç'ı.
Puslu havada fırsatı ganimet bilenlerin saldırısına uğruyor.
Neymiş, dün Paralel Yapı’ya yönelik kimi operasyon ve tutuklamalara itiraz etmiş...
Bugün ilk andan itibaren darbeye lam’sız cim’siz karşı çıkması onu kurtarmazmış.
Boşuna günah çıkarmaya çalışmasınmış...
Başka siyasi hesaplar yakıştırılabilir da Arınç’a yakıştırılamayacak tek şey darbeciliktir.
Samimiyetini sorgulamak, olsa olsa yakışıksız bir iftira olabilir.
Mesele; Manisa’da elleri kelepçelenen Cemaat ablaları fotoğrafına karşı gelmesiyse, ona ben de karşı gelmiştim.
Mesele; polisiye hoyratlıklar yüzünden tanınmış şehir esnafının haksız kabalıklarla uluorta rencide edilmesini eleştirmekse, onu ben de eleştirmiştim.
Sadece Sayın Arınç ve ben mi!
Başka pek çokları, pek çoğunuz da bu yöndeki eleştiri ve protestolara katılmıştı.
Şimdi kalkıp püskürtülmüş darbe girişimi atmosferinde Bülent Arınç ve benzerlerine bunun faturasını kesmek, insafa, izana sığar mı? Vicdana, hakkaniyete sığar mı?
Hitabeti ve dile hâkimiyetiyle şöhret bulmuş bir siyasetçiyi savunmak bana düşmez.
Arınç, gerek duyduğunda cevabı yapıştırıyor zaten, gözünü polemikten sakınmıyor.
Geçmişte bazı tasarrufları nedeniyle ters düştüğü Manisa Başsavcısı’nın sataşmasını da karşılıksız bırakmadı.
Bu gibi salvoların altından kalkar, üstesinden gelir bildiğimiz Arınç.
Orasında değilim, aralarına girecek de değilim.
Fakat Arınç, maruz kaldığı muamele bakımından yalnız değil. Benzer kategoriye düşen başkaları da var.
Ve onlar adına Bülent Arınç’ın şahsında bir şeyler söylemekten alıkoyamıyorum kendimi.
Suç şüphesi varsa soruşturma açacakken bir yetkilinin, kendisiyle ağız dalaşına girmesine nasıl alınmasın Arınç.
Peşi sıra kayınbiraderinin önce memuriyetten atılıp sonra gözaltına alınmasına nasıl üzülmesin, nasıl mana yüklemesin...
Cumhuriyet gazetesinde Özgür Mumcu’nun köşesinde rastladım. Susan Sontag’dan bir alıntıydı.