Dünyanın kıskandığımız şeyleriyle yüzleşmem
Karar Gazetesi Yazarı Akif Beki'nin bugünkü (30.09.2022)''Dünyanın kıskandığımız şeyleriyle yüzleşmem'' başlıklı yazısı.
Emektar arabam arıza sinyali verdi, yolda bıraktı beni.
Hans’la George’un benim yerimde olmaya can attıklarını düşünerek teselli ettim kendimi.
Avrupa’yı, ABD’yi kıskandıran halimden şikayet edecek değildim. Buna da çok şükürdü, Allah beterinden sakınsın; külüstürün külüstürü vardı.
Tam benim emektarı da bulamayanlara acırken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ikazıyla irkildim.
Şöyle diyordu:
“Sırf daha iyi arabaya binmek, daha yeni telefon alabilmek, daha çok konsere gidebilmek gibi sufli heveslerle başka ülkelerin kapısına varanlara acıyarak bakıyoruz.”
Arabam yolda kalıyor, servis tarifeleri el yakıyor, cep telefonumun ömrü doldu ama bu çılgın fiyatlarla yenilemeye yanaşamıyorum, gitmekten keyif aldığım kimi konserler iptal ediliyor, hayat da çok pahalandı, bütçeme uydurmak için ayağımı kısa uzatıyorum diye başka ülkelere gitmeyi hiç aklımdan geçirmedim.
Şartlarım elverse yurt dışındaki bazı konserlere gitmeyi isteyebilirdim, sonra geri dönmek üzere, o kadar.
Oralarda daha uygun fiyata, benden daha iyi yaşamadıklarını yetkililerimizden sürekli duymak, bilmek de rahatlatıyordu.
Buna rağmen şansını başka ülkelerde denemek isteyenleri hiç kınamadım.
Mutluluğu aramak, her insanın en temel hakkı. ‘Süfli heves’ olarak suçlamadım.
Cumhurbaşkanı’nın yukarıdaki çıkışını, A Haber “Telefona vatan satanlara ders” başlığıyla verdi.
En sert ekmek kavgalarında, hayat mücadelelerinde bile mutluluğu yakalamak mümkün. Ama yarınından emin olmadan, bir gelecek göremeden, boşa kürek çekme duygusuyla olmuyor.
Daha iyi bir gelecek için umutlarının peşinden Avrupa’ya, ABD’ye giden gurbetçilerimize; acıyan gözlerle bakmadım bu yüzden. “Telefona vatan satıyorlar” diye hiç bakmadım.