İçimiz yanarken
Karar Gazetesi Yazarı Akif Beki'nin bugünkü (07.02.2022)'' İçimiz yanarken'' başlıklı yazısı.
Türkiye bir deprem ülkesiydi.
Uzmanlar; 'deprem önlenemez ama yıkımı önlenebilir' diyordu.
Ne oldu? Yine vurdu, 'geliyorum' diye diye.
Peki yıkım önlenebildi mi, hayır. Korkunç bir yıkımla sarsıldık. Yollar, havaalanı ve hastaneler bile hasar aldı. Dayanıklılık testinden, kimi kamu binaları dahi geçemedi. Tedbirler, yıkımı önlemeye yetmedi.
Nasıldı o söz; "biz bu şehre ihanet ettik." Sadece İstanbul'a, bir şehre değil şehirlere ihanet etmişiz. Acı sonuçlarıyla yüzleşiyoruz şimdi.
Bu kez Adıyaman, Kahramanmaraş, Hatay, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Malatya, Şanlıurfa, Adana, Osmaniye'de... Geniş çaplı, büyük bir yıkımla karşı karşıyayız.
Hilmi Yavuz'un Deprem şiiri, hangi dizeyle bitiyordu: "Ve depremler senin neren".
Ve depremler, bizim hâlâ aynı yerimiz, hazırlıksızlığımız...
Enkaza dönen şehirler, ulaşılamayan deprem bölgeleri, çıkarılamayan enkaz altındakiler, işlemeyen ulaşım ve iletişim sistemleri, akıbetinden haber alınamayan depremzedeler, kayıp yakınları bulunup kurtarılsın diye bekleyenlerin çaresizliği ve tükenen zaman...
17 Ağustos 1999 depreminde ulaşım, iletişim çökmüştü. Devlet, müdahalede yetersiz kalmıştı; koca ülke çaresiz...