Kim siyasetçiden vaaz dinlemek ister?
Dünya işlerinizi yönetmesi için iktidara getiriyorsunuz, hemen altmış altıya bağlıyor. Dünyanızı Allah'a havale edip ahiret işlerinize el atıyor... Dünyevi huzur ve başarı getirme iddiasıyla kendini...
Dünya işlerinizi yönetmesi için iktidara getiriyorsunuz, hemen altmış altıya bağlıyor. Dünyanızı Allah'a havale edip ahiret işlerinize el atıyor...
Dünyevi huzur ve başarı getirme iddiasıyla kendini seçtirip, 'hakkınızda dünyevi huzur ve başarıdan daha hayırlıdır' diyerek uhrevi hayatınızı kurtarmaya soyunuyor...
Hizmetlerinizi görecek ve emanetinize sahip çıkacak bir devlet adamlığı beklerken, kerameti kendinden menkul bir din adamı, bir yarı molla kisvesiyle çıkıyor karşınıza.
Dünyevi sorunlarınızı çözme vaadiyle oyunuza talip olmamış, bu vaatle sizden vergilerinizi harcama yetkisi almamış gibi, hizmet yerine vaaz vermeye başlıyor size.
Yaşarken hayat standartlarınızı yükseltmeye uğraşmak için gelmemiş gibi...Bu dünyanın geçici ve önemsenmeye değmeyecek bir yer olduğuna dair bol bol nasihat dinletiyor size.
Ölümden sonraki hayata özendirmeye, sizi ahirete hazırlamaya kalkıyor.
Öte dünyayı yüceltmeye ve orayı kazanmak için burada fedakarlığı, cefakarlığı, sorunlara katlanmayı kutsamaya girişiyor.
Pakistanlıların başına gelen tam da bu işte.
Binbir umutla başbakan yaptıkları mili kriket yıldızı İmran Han, ülkenin en tanınmış kişisi, bir pop stardı.
Yolsuzlukları, yoksullukları ve babadan oğula geçen siyaseti bitirecekti, daha kaliteli bir hayat yaşatmak için mücadele edecekti...
Fakat dünyevi iktidar mücadelesini, ilk birkaç ayda din mücadelesi kılığına soktu.
Kulaktan dolma yarım yamalak dini malumatla bilgiçlik taslamaya, mollalık satmaya yeltendi.
Zevzeklikleriyle, Akit gazetesine bile 'Pakistan başbakanı iyice sapıttı' başlığı attırdı.