Kraliçeden troliçeye kötü haber
Karar’ın, üzerindeki baskı ve ambargoyu ifşa eden zorunlu açıklaması kimisini sevinçlere gark etti, veda busesi zannettiler. Kapanacakmış da önden mazeretini hazırlıyormuş gibi göstermeye bayıldılar....
Karar’ın, üzerindeki baskı ve ambargoyu ifşa eden zorunlu açıklaması kimisini sevinçlere gark etti, veda busesi zannettiler.
Kapanacakmış da önden mazeretini hazırlıyormuş gibi göstermeye bayıldılar. ‘Hadi inşallah’ diye zevkten dört köşe beklemeye koyuldular, heyecanlarını saklayamıyorlar.
Bu sinsilik bile nasıl bir suçluların telaşı içinde olduklarını ele vermiyor mu?
Demezler mi, e hani fikrine güvenen fikir hürriyetinden korkmazdı, ne oldu o özgüvene!...
Gazetesine güvenen, basın özgürlüğünden korkar mı? Sırf, bir gazeteden kurtulma serabı gördüğü için zil takıp oynar mı?
Durduğu yerin sağlamlığına inanan, eleştiriyi yok etmeye, ayrı telden çalan her mecrayı imhaya, tek bir aykırı ses bile bırakmamaya yeltenir mi?
Serbest tartışma, çoğulculuk, fikir çeşitliliği ve demokratik rekabet havarisi geçinen, bütün medyayı avucunun içine alacak bir tekelleşmeye çanak tutar mı? Tek sesliliğe götürecek bu medya kartelinin inşasında paralı amelelik yapar mı, gözü kapalı savunur mu? Tekelden ayrışmayı, başına buyruk takılmayı fitne, fesat, proje diye itibarsızlaştırır mı?
‘Ne menem bir ruh halidir yahu bu’ dememe kalmadı, kraliçeden gizli komut geldi.
Çenemi boşuna yormamamı söylüyor. Fuzuli’den bir beyitle de destekliyor buyruğunu.
Şöyle diyor beyit: “Eylesen tutiye talim-i eda-yı kelimat, sözü insan olur amma özü insan olmaz...”
Deşifre edersek bizim kraliçe, şifreyle demek istiyor ki... Papağana kelimeleri kullanmayı öğretsen, insan evladı gibi konuşmayı ezberletsen de sözü insan olur ama özünde insanlık ne arar, nasibinde yok ki alsın vermek istediğini...
Emir kulu militanlara, fanatik kurşun askerlere ne desen boş yani.
Aklını kimseye el koydurmamanı, iradeni kimseye devraldırmamanı, hiçbir otoriteye körü körüne biat etmemeni, hiçbir rejime sorgusuz sualsiz bağlılık bildirmemeni haykırırken de aslında tekmil tekrarı veriyordur çığırtkan amigolar.
Ne dediklerini biliyor olsalar önce kendi akıllarına mukayyet olmaları, önce kendi iradelerini kaptırmamaları gerekmez miydi?
‘Tut kelin perçeminden de kelde perçem bulabilirsen’ diye uyaran bir iç sese gel de kulak asma şimdi.
***
Kabe imamı El Sudeys kafasındaki kara propagandacıları yalancı çıkarmamak için bile değer be, ‘kraliçenin adamı’ karalamasını sineye çekmeye değer!...
Ne diyor fetvacı bozuntusu: “Kaşıkçı cinayeti suçlamaları, İslam düşmanlarının ve işbirlikçi münafıkların komplosu. Prens Selman, Allah’ın yüzyılda bir gönderdiği kurtarıcı ve ruhani lider olduğu için hedefte. Onu desteklemek, emri altına girmek her Müslümana farzdır...”
Liderine eleştiri ve sorgulamayı, Allah’a karşı gelmekle bir tutuyor haşa.
Boyunduruk altına girmeyen her gazeteye nifak projesi, her görüş ayrılığına Kraliçe’nin komplosu, İngiliz oyunu filan diyen, basmakalıp ağızlardan biri işte. En fenası da Allah’ı bile çıkarlarına alet etmekten çekinmemeleri.
Tezviratçıların bayık uydurmalarıyla söylersek kraliçenin emri baş üstüne, bir yere gitmiyoruz, üzgünüm ama sevinçleri kursaklarında kalacak troliçegillerin.
Karar, dokuz körün bir değneği gazete. Yokluğa da alışık zaten, varlık içinde çıkarılmıyor, para içinde yüzmüyor. Kan kussa da kustuğu altın leğen değil, koymaz yani.
Ayrıca tekellerle mücadelede de yeterince deneyimliyiz, pabuç bırakmayız evvel Allah.
İktidarın da muhalefetin de yanlışına yanlış, doğrusuna doğru demeye, mazluma kimliğini sormamaya devam.