Nereden çıktı ders vermek?
İktidara ders vermek isteyen bir kitlenin varlığı tespit edilmiş ki onları böyle bir işe kalkışmaktan vazgeçirme çabaları görüyoruz. ‘Şimdi küskünlüğün sırası değil...
‘Şimdi küskünlüğün sırası değil, bu seçimde olmaz, haklısın ama kırılsan da tepkini lütfen başka zamana sakla’ gibi ricalarla niyetini düzeltmeye çağrılıyor seçmen.
Siyasi literatürümüze ‘tepki oyları’ olarak geçen bir olgu var, yeni keşfedilmiş değil. Mevcut gidişattan hoşnutsuzluk, rahatsızlık ve memnuniyetsizlikleri sandığa yansıtma eğilimini tanımlamakta kullanılıyor.
Fakat ‘ders vereceklere önden ders verme’ lügatı o kadar paralandı, başa kakmalarla dozu o kadar aşıldı ki, o bile ders konusu olmaya doğru ilerliyor.
Oysa...
Seçmende bu tarz bir temayül birden bire belirmez. Sesini, şikayetlerini başka türlü duyuramadığı kanaati olgunlaşmadan ortaya çıkmaz. Birike birike dolmuşluktandır.
Son çaredir tepkiyi sandığa yansıtmak. Muhatabın dikkatini çekmek için başvurulacak başka yol kalmadığı kanaati hasıl olmuştur.
İktidar propagandistlerinin önlemeye uğraştığı ‘ders verme’ eğiliminden kasıt, bu olsa gerek.
Ve şayet buysa, seçmende böyle bir kanaatin olgunlaştığı, bardağın taşmak üzere olduğu, bunun göze batacak belirginliğe ulaştığı tespit ediliyorsa yapılacaklar bellidir.