Ya Türkiye ya Gülen mi?
ASLINI sorarsanız, 15 Temmuz'dan sonra artık hiç kıvırma payı kalmadı. Türkiye’nin iade talebi haklı ve yerindedir. Kaçarı yok, ABD’ye düşen de sağ sol yapmadan Gülen’i artık iade etmektir....
ASLINI sorarsanız, 15 Temmuz'dan sonra artık hiç kıvırma payı kalmadı.
Türkiye’nin iade talebi haklı ve yerindedir. Kaçarı yok, ABD’ye düşen de sağ sol yapmadan Gülen’i artık iade etmektir.
Şekil şartlarının yerine getirilmesi bir sorun mu, sorun. Yazılı kuralların iade dosyasında karşılanması gerekir mi, gerekir.
Ama isterlerse güle oynaya kitabına uydurabileceklerini biliyoruz.
***
Bülent Arınç, “ABD, ancak kullanma süresi dolmuşsa Gülen’i iade eder” diyor.
Katılmamak için bir neden görmüyorum.
Velev ki öyle, iade konusunda ABD’ye bastırmanın yöntem ve aracı konusunda farklı düşünüyorum.
Bütün bunlara rağmen, ABD ile ilişkilerimizin Gülen’in iadesi şartına rehin edilmesini doğru bulmuyorum.
Ya Türkiye ya Gülen diyerek ABD’yi bir tercihe zorlamak iyi sonuç vermez.
Sonuna kadar sıkıştıralım, zorlayalım.
Ama dış politikada dayatmanın işe yarar bir fikir olmadığını geçmiş tecrübelerden biliyoruz.
***
‘PYD mi, Türkiye mi’ diyerek ABD’yi birinden birini seçmeye zorladık. Ve sonuç vermedi, unutmayalım.
Sadece yakın bir müttefikle ilişkilerimizi PYD’nin ipoteği altına soktuğumuzla kaldık.
Mısır’la ilişkilerimizi darbeci Sisi’ye, Rusya’yla ilişkilerimizi düşürdüğümüz uçağın kara kutusuna rehin bırakmanın yanlışlığı da ortada.
ABD’yle dostluğumuzu Gülen’in esir almasına izin vermemeliyiz.
***
Washington yönetiminin sözcüleri, Gülen’in iadesiyle Türkiye arasında bir seçim yapmak zorunda olmadıklarını şimdiden söylüyorlar zaten.
Gülen’i iade etmezlerse Türkiye’yi gözden çıkarılmış sayacağımızı söylemek faydasız.
Hem faydası yok hem bütün yumurtaları getirip tek sepete koymak akılcı değil hem de devletlerarası ilişkinin doğasına aykırı.
Dış politikanın daha esnek baskı araçlarıyla sıkıştırmaya devam edebiliriz. Yalnız, dayatmak yol değil.