Ekonomi Bilen Fakihlere İhtiyaç Var!
18 ve 19. yy’lar, önceki zaman dilimlerinden çok farklı ve devrimsel gelişmelere sahne oldu. Sanayi devrimi, Fransız ihtilali, kitlesel üretime geçiş, Marksizm, kapitalizm gibi ideolojilerin gelişmesi, imparatorlukların...
18 ve 19. yy’lar, önceki zaman dilimlerinden çok farklı ve devrimsel gelişmelere sahne oldu. Sanayi devrimi, Fransız ihtilali, kitlesel üretime geçiş, Marksizm, kapitalizm gibi ideolojilerin gelişmesi, imparatorlukların yıkılması, ulus devletlerin ortaya çıkışı tarihin seyrini değiştiren büyük olaylardı. 18 ve 19.yy’larda özellikle eski dünyanın iktisadi anlayışlarının sona erdiğini, yeni bir ekonomi düşüncesinin doğduğunu görüyoruz. Bu yeni ekonomi düşüncesinde sermaye, toprak ve hammadde girdileri yanında seri üretime fırsat veren teknolojik dönüşüm adeta başköşeye oturuverdi.
20.yy’a geldiğimizde ise 18 ve 19, yy’larda kurulan altyapı üzerine yeni bir ekonomik model inşa edildi ve küreselleşen dünyada malın, hizmetin, sermaye, bilgi ve insanın baş döndürücü bir hızla mobil hale geldiği, bilgisayar denilen sihirli makinanın icat edildiği, haberleşme ve iletişim teknolojilerinin nerdeyse imkansızı başardığı bir zaman dilimini yaşadık. Bu anlamda 20.yy bütün dünyanın adeta bir özeti oluverdi. Bütün bunlar olurken insanlık modernite denilen kavramla tanıştı. Yeni bir düşünce ve yaşam biçimi gelişti bütün dünyaya yayıldı. İnsan ihtiyaçları çeşitlendi, tüketim eğilimleri farklılaştı. Yeni tüketim modellerinin ortaya çıkmasıyla bunu fonlayacak yeni finansman modelleri ortaya çıkmaya başladı. Finansal enstrümanların sayısı arttı. Dünyanın kapitalistleşemeyen kesimleri Müslüman dünya da dahil olmak üzere bu gidişattan nasibini aldı ve hızla kapitalistleşmeye başladı.
Erken dönem kıta Avrupası kapitalistleşmesinin tersine geç kapitalistleşmenin taşıdığı sancılar özellikle Müslüman toplumları derinden sarstı. Ekonomik ve sosyal hayatta ortaya çıkan devasa problemler Müslüman toplumların katlanmış sorunlarına yenilerini ekledi. İşte tam da bu noktada yeni bir fıkıh anlayışına ihtiyaç duyuldu. Çünkü çağın gelişen ihtiyaçlarına klasik fıkıh cevap veremez hale geldi. Dondurulmuş, hüküm çıkaramayan, fetva üretemeyen fıkıh anlayışının çözemediği meseleler hakkında Batı’dan aktarılan-ithal edilen sosyal teoriler söz sahibi olmaya başladı ve sekülerleşme kaçınılmaz hale geldi.
Yukarıdancı modernleştirme, laikleştirme hareketlerini bir yana bırakırsak İslam Dünyası kendi elini kolunu bağlayarak kendi meselelerine çözüm üretemez hale geldi, getirildi. Şimdi yeni bir döneme giriyoruz. Bu yeni dönemde özellikle ekonomi bilimine vakıf yani çift yönlü yetişmiş, İslami ilimler yanında ekonomi ve sosyoloji gibi ilim dallarını da iyi bilen fakihlere ihtiyaç var. Klasik ulema ana kaynakları iyi biliyor modern bilimlerden yoksun, modern bilimleri bilenler de İslami ilimlerden uzaklar. Klasik ulema çağdaş meselelere kaçamak cevaplar vererek işi geçiştirmeye çalışıyor. Modern bilim anlayışıyla yetişenler de iktisadi meselelere hakim olmakla birlikte işin İslami tarafına vakıf olmadıklarından bir şey üretemiyorlar. O zaman yeni tip bir eğitim anlayışına ihtiyacımız var. Bir genç 20 yaşına kadar temel eğitimini almanın yanında İslami ilimlere yani Arapça’ya, Fıkha, Hadise vakıf olmuş vaziyette yetişecek, 20 yaşından sonra da modern bilim tedrisatı veren okullara giderek bir branşta uzmanlaşacak. İslami ilimlere vukufiyetini modern bilim dallarıyla, mesela ekonomi, sosyoloji, siyaset, hukuk gibi alanlarla taçlandırarak modern dünyanın yeni meselelerine İslami perspektiften bakmayı sağlayacak alt yapıyı kurmuş olacak.
***
Alim-Entelektüel Modeli