Suriye’de savaş yok!
Hafta başında yayınlanan bazı haber ve yorumlarda, Suriye konusunda ABD ile Rusya arasında bazı gizli anlaşmaların olduğu yönünde bilgiler geçildi. Belki yazmaya fırsatım olmamıştı ama çeşitli...
Hafta başında yayınlanan bazı haber ve yorumlarda, Suriye konusunda ABD ile Rusya arasında bazı gizli anlaşmaların olduğu yönünde bilgiler geçildi. Belki yazmaya fırsatım olmamıştı ama çeşitli vesilelerle sözlü olarak bölgede kesinlikle ABD ve Rusya arasında mikro bazda bazı bölgesel ittifakların olabileceğini ifade etmiştim.
Gerçekten de bazı veriler bizi yanıltmadı ve haklılığımız ortaya çıktı. Özellikle bölgedeki terör örgütlerinden çıkan silahların hem Rus, hem ABD yapımı oluşu iddiamızı kanıtlayacak bir durum. Öte yandan ta başından bu yana Rusya ve ABD’nin doğrudan ya da dolaylı olarak asla sıcak çatışmaya girmemesi bu tezi kuvvetlendiriyor. Terör örgütleri üzerinden sürdürülen vekalet savaşlarında bölgede son derece ağır olan faturayı ödeyen, en nihayetinde bölgede yaşayan sivil unsurlar ve Türkiye oldu. Suriye halkı tepesine indirilen bombalarla insanlığın görebileceği en vahşi, en barbar zulme maruz kaldı. ABD’nin desteklediği terör örgütleri, Rusya ve İran’a bağlı milisler, Esed köpeğinin kiralık katilleri ve askerleri bölgede el ele vererek büyük bir katliama imza attılar. Savaşın da bir namusu vardı eskiden. Ordular cephede karşı karşıya gelirler, kozlarını paylaşırlardı. Şimdi adına savaş denilen ama katliamdan başka bir şey olmayan askeri harekatlar sivil insanları ve Müslümanları telef etmek için kullanılıyor. Suriye’de bir savaş yok, Suriye’de sivillerin üzerinde denenen kimyasal silahlar, bombalamalar, hunharca öldürülmeler var. ABD ile Rusya bölgeyi kendi aralarında paylaştılar, şimdi sessiz sedasız kendilerine ayrılan bölgelerdeki hakimiyetin pekişmesi için bekliyorlar. ABD nereyi, Rusya nereyi aldı diye sorabilirsiniz. İnanın ben de bilmiyorum. Bu net olarak katliam sona erip ortalık durulunca anlaşılacak. Ama bildiğim bir şey varsa, Türkiye Afrin’e girerek özellikle ABD’nin oyununu fena halde bozdu. Merak ettiğim şey, Türkiye ile Rusya’nın bölgenin kaderine ilişkin hangi konuda anlaştıklarıdır?
***
Ayasofya açılmalı mı?
Evet açılmalı. Ayasofya kesinlikle ibadete açılmalı ve sonrasında ilk Cuma namazında hutbeyi Sayın Erdoğan okumalı, namazı da bizzat kendisi kıldırmalı. Bunu bir temenni ya da bir hayal olarak söylemiyorum. Bunu içten ve yürekten temenni ediyorum. Neymiş efendim Yunanistan, Ayasofya’da okunan Kur’an’dan çok rahatsız olmuş. Varsın olsunlar, ne yazar! Şikayetçi oldukları konu nedir? Rahatsız olacak ne var? Ayasofya zaten bir cami değil miydi? Biz fetihte onu fetih hakkı olarak camiye dönüştürmedik mi? Fatih, İstanbul’a girdiğinde bir de bakıyor ki Ayasofya da dahil her yer harabe ve son derece bakımsız bırakılmış. Bunun üzerine Fatih; ‘‘Perdedari mikoned der kasr-ı Kayzer ankebut / Bum nevbet mizedend der târem-i Efrâsiyâb'' şeklindeki şiiri okur. Anlamı şudur: ‘‘Kayzer'in sarayında örümcek teşrifatçılık yapıyor, İmparator Efrasiyab'ın kulelerinde hakimiyet alâmeti olan davulu çalma işi de baykuşlara düşmüş...'' Latin istilasından dolayı harabeye dönen İstanbul’u alan Fatih, İstanbul’u ve Ayasofya’yı yeniden ihya ve inşa ederek Diyar-ı Rum’un yeni kayzeri olmuştu. Şimdi Yunanlıların zoruna giden, aslında Ayasofya’nın camiye dönüşüp dönüşmeyeceği değil, Fatih’ten kalan manevi mirasın üzerinde bulunan yeni Türkiye’nin bu mirasa sahip çıkmaya başladığı anda yeniden şahlanışa geçebileceği korkusudur!
***