Sıcak para nedir, tehlikeli midir ya da niye tehlikelidir?
Yıllardır ağzımızda sakızdır şu sıcak para... “Sıcak para girişi arttı, çıkış var” diye yazarız, söyleriz. Zaman zaman yaratıcılık da katarız, çok fazla giriş...
Yıllardır ağzımızda sakızdır şu sıcak para... “Sıcak para girişi arttı, çıkış var” diye yazarız, söyleriz. Zaman zaman yaratıcılık da katarız, çok fazla giriş olduğu zaman “Sıcak para ısıttı” gibi başlıkları da pek severiz.
İyi de nedir bu sıcak para... Ya da sıcak paranın düzeyi tek başına çok mu önemlidir ki... Yoksa sıcak parayı bir başka büyüklükle mi kıyaslamak, gerçek artış ya da azalışı öyle mi izlememiz gerekir...
Eski Hazine Müsteşar Yardımcısı Hakan Özyıldız blogunda bu konuyu işledi geçen günlerde. Önce uluslararası yatırım pozisyonu (UYP) üstünde durdu Özyıldız, bunun ne anlama geldiğini anlattı, ardından da UYP verilerinden hareketle bir sıcak para tanımı yaptı. Özyıldız sıcak para tanımı yapmakla yetinmedi, sıcak parayı GSYH ile kıyasladı ve bunu bir grafik olarak 1996’dan günümüze kadar getirdi.
Bugün köşemizi ağırlıklı olarak Hakan Özyıldız’ın bu aydınlatıcı yazısına açalım. Bakın Özyıldız blogunda uluslararası yatırım pozisyonu ve sıcak para konusunu nasıl işliyor:
“Uluslararası yatırım pozisyonu (UYP) verileri ekonominin döviz dengesi hakkında önemli bir göstergedir. Döviz dengesi ise ekonominin dışarıdaki hareketlere ne kadar duyarlı olduğunu gösterir.
Denge (açık/fazla pozisyon) ülkenin döviz varlıkları ile yükümlülükleri arasındaki farktır. Ağustos ayında Türkiye’nin açık pozisyonu 462,4 milyar dolara ulaştı. Bu sayı, OVP’de yayımlanan 2017 milli gelirinin yüzde 55’ine karşılık geliyor. (2009 küresel krizi öncesi yüzde 30’larda olan bu oran geçen yılsonunda yüzde 42 civarındaydı)