Eğitimde çözüm mesele edildiği kadardır
Belki biraz iddialı bulunabilir ne var ki söylemekten geri durmak gayri kabil: Söz konu eğitim olunca maalesef ağzımızdan çıkanı kulağımız duymuyor.Mevcudu muhafaza ederek mevcudu aşacağımızı...
Belki biraz iddialı bulunabilir ne var ki söylemekten geri durmak gayri kabil: Söz konu eğitim olunca maalesef ağzımızdan çıkanı kulağımız duymuyor.
Mevcudu muhafaza ederek mevcudu aşacağımızı varsayıyoruz. Mevcudun neyi hedeflediğini hangi amaçları gerçekleştirmek için ikame edildiğini gözardı ederek hayaller kuruyoruz. Kurduğumuz hayallerin mevcut düzeneğin hedefleri arasında yer almamasını o hayallere ulaşmamız için bir engel olarak görmüyoruz. Sistemin mantığını sarsacak hayallerimiz var ve bu hayyallerimizi sistemi tahkim ederek gerçekleştireceğimize inanıyoruz.
Çoğu kişi eğitim sistemi dediğimizde, işaret edilenin kurumları, ideolojisi, bürokrasisi, işleyişi, felsefesi olan bir düzenek değil de kendiliğinden hayatımıza ilişmiş olan bir yapıyı varsayıyor. Hatta eğitim sistemi denilen bu yapının dil, matematik, tarih, kimya, fizik vd. alanlarda bilgi aktarmak için yanıp tutşan; ahlak, erdem, iyilik, güzellik vd. değerleri kazandırmak için kendisini paralayan bunu da neredeyse Allah rızası için yapmak isteyen bir yapı olduğunu düşünüyor.
Eğitimin kitlesel, zorunlu, devlet eliyle, ideolojik ve herkes için aynı standartta olmasını bir doğa kanunu olarak ne zamandan beri kabul ettiğinizi bir kez olsun kendinize sormadığınızda yukarıda betimlediğimiz hal içinde bir ömür tüketebilirsiniz. Eğitime dair hayallerinizi ve hedeflerinizi sanki mevcut sisitemin de bu tür hedefleri varmış kabulüne dayanan bir yanılsamaya kendinizi kaptırabilirsiniz.
Karşınızda rasyonel görününmlü irrasyonel yapılar olduğu gerçeğini bir kez ıskaladığınızda; uzman, komisyon, akademi, enstitü vs. gibi şatafatlı isimleri olan organların gizemi kaldırıldığında esasında anlamdan ve mantıktan yoksun olan hallerini görmeniz zorlaşır.
Abdulbaki Değer’in bir yazısında, “Sistemi dönüştürme mücadelesi verenler bile maalesef neyin vasiliğini ve varisliğini yaptıklarını bilmiyorlar. Maksat artık esasa ilişkin bir ihya ve inşa mücadelesi değil aklını ve mantığını tüketmiş bir formun muhafızlığına dönüşüyor.” , diyerek yapmış olduğu çarpıcı ikaz da tam olarak bununla ilgili sanırım.