Eğitimin krizi, din eğitimi ve İmam Hatipler (II)
Geçen hafta 14. İmam Hatipliler Kurultayı sonuç bildirgesi üzerinden birtakım tespitler yapmış ve konuyu bu haftaya da taşıyacağımızı taahhüt etmiştik.Sonuç bildirgesinin içeriksiz oluşu...
Geçen hafta 14. İmam Hatipliler Kurultayı sonuç bildirgesi üzerinden birtakım tespitler yapmış ve konuyu bu haftaya da taşıyacağımızı taahhüt etmiştik.
Sonuç bildirgesinin içeriksiz oluşu, sıraladığı maddelerin genel geçerliği esasında kurultayı düzenleyenlerin de içinde bulundukları krizi görmek için bir fırsat sunuyor. Yeter ki mevcudu ideolojik-politik angajman üzerinden değil de gerçekle temasımızı kurarak değerlendirelim.
Eğitim sisteminin her gün tartışıldığı ve Milli Eğitim Bakanı hariç hiç kimseden mevcuda ilişkin bir memnuniyet ifadesinin sadır olmadığı bir vakitte, İmam hatipleri sistemden bağımsız, her şeyin güllük gülistanlık olduğu kurtarılmış bir ada olarak sunmak; kendimizi kandırmaktan başka bir şey değildir. Bizim gönüllü adanmışlıklara kolayca tevessül ediyor oluşumuz iki sebepten kaynaklanıyor olabilir. Ya biz alana dair tespit, tenkit ve teklifler sunacak düzeyde değiliz ya da PR yapmayı taşın altına elimiz koymaktan daha zahmetsiz buluyoruz. Belki de her şeyin güllük gülistanlık olduğunu düşünüyoruz. Bu ise batan bir gemide konforlu bir kamara bulduk diye sevinmeye benziyor.
Eğer her şey güllük gülistanlıksa, neden Cumhurbaşkanı mütemadiyen eğitim ve kültür alanında başaramadık diyor?
Eğer her şey güllük gülistanlıksa, neden sistem değişikliği, model arayışı söylemleri her seferinde alıcı bulabiliyor?
Eğer her şey güllük gülistanlıksa, hem de İmam Hatipler Kurultayı’nda “Cumhuriyetin başından günümüze kadar eğitim sistemimiz hiç değişmemiştir.” diyen MEB’in en yetkili bürokratı Müsteşar Yusuf Tekin sizlerin yüzlerine bakarak ne söylüyor?